1 Mayıs Medeniyet Buluşması Alanlara Sığmadı
Eklenme tarihi : 30.11.-0001 00:00:00 - 1750 Okunma

Memur-Sen, 1 Mayıs emek, dayanışma, kardeşlik ve medeniyet buluşması Diyabakır İstasyon Meydanı’nda  büyük bir coşkuyla gerçekleştirildi.

 

On binlerce kişinin katıldığı 1 Mayıs kutlamalarında halaylar çekildi, grup yürüyüş konseri ile alan coştu, 4 dilde yayınlanan bildiriyle emek, dayanışma ve kardeşlik mesajları verildi. Memur-Sen Diyarbakır Temsilcisi Yunus Memiş’in selamlama konuşmasının ardından alana seslenen Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, birlik ve beraberlik vurgusu yaptı.  

 

01052014-2

 

GÜNDOĞDU’DAN DUYGULANDIRAN, COޞTURAN SELAMLAMA

Açılış konuşmalarının ardından Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu alana hitap etti. Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’nun konuşması alkışlar ve sloganlarla sıklıkla kesildi. Gündoğdu, “Tarih şehri, medeniyet şehri, ilim şehri, maneviyat şehri, kardeşlik şehri Diyarbakır’a selam olsun.  Peygamberler, sahabeler ve veliler şehri Diyarbakır’a selam olsun. Kadim medeniyetin mirasçıları Diyarbakırlı kardeşlerime selam olsun. Ahmed-i Hanilerin, Fakiye Teyranların, Said-i Kürdilerin dostları, torunları sizlere selam olsun. Gönül erlerine, peygamber aşıklarına, Türkiye sevdalılarına, emeğin ve özgürlüğün sahiplerine selam olsun. İnancı bir, davası bir, tarihi bir, kıblesi bir, hatırası bir olanlara selam olsun. Anadolu’nun dört bir yanından kardeşlik için Diyarbakır’a koşanlara selam olsun. Memur-Sen olarak kurulduğumuz günden itibaren, emeğin, ekmeğin, hakkın, özgürlüğün barışın, milli iradenin, demokrasinin mücadelesini verdik, veriyoruz. İslam coğrafyasının ızdırabını tâ yüreğimizde hissettik, dünya mazlumlarının mağduriyetini vicdanımızda duyduk. Sadece duymakla da kalmadık, tüm mazlumlara yardım eli uzattık, yaralarını sarmaya çalıştık. Çünkü Memur-Sen’in sendikal anlayışının merkezinde insan var. İnsan emeği var. İnsan hakları var.  İnsan onuru var. Saygın iş var. Kardeşlik hukuku var. Dayanışma var. Bu anlayışla geçen yıl ‘hak, emek, barış ve kardeşlik yolunda Çanakkale’deyiz’ demiştik. Bu yıl aynı inançla “emek, dayanışma, kardeşlik ve medeniyet buluşması için Diyarbakır’dayız.” 1 Mayıs’ı kavga nedeni olmaktan çıkarmak, şiddetten arındırmak, asıl amacına uygun bayram olarak kutlamak için buradayız. 1 Mayıs üzerinden toplumun iradesine ipotek koymak isteyenlerin aksine biz evrensel hukuk, ebedi kardeşlik için buradayız. Kadim medeniyetin ortak varisleri olarak medeniyetimizin yeniden inşası için buradayız. Temel hak ve özgürlüklerle insanlık onurunu korumak için buradayız. Her türlü ırkçılıkla mücadele etmek için buradayız. Bir daha işkencelerin olmaması, faili meçhullerin yaşanmaması, kireç kuyularında insanların yakılmaması, kan ve gözyaşının durması için buradayız” dedi.

 

01052014-4

 

ALLAH ANADOLU’NUN BİRLİĞİNİ VE DİRLİĞİNİ BOZMASIN

“Sizlere Konya’dan Mevlana’nın, Siirt’ten Veysel Karani’nin, Malatya’dan Somuncu Baba’nın, Nevşehir’den Hacı Bektaş’ı Veli’nin, Bitlis’ten Said Nursi’nin, Eskişehir’den Yunus Emre’nin, Kırşehir’den Ahi Evran’ın, Sögüt’ten ޞeyh Edebali’nin, Ankara’dan Hacı Bayram-ı Veli’nin nefesini, duasını, birlik ve beraberlik iradelerini getirdim. 81 ilden dualar, sevgiler, manevi kokular ve renkler getirdim” diyen Gündoğdu, “Bu koku kardeşliğin kokusudur. Bu renk çoklukta birliğin rengidir. Bu dua ve dayanışma huzurun müjdecisidir. Bugün burada peygamberlerin, sahabelerin, velilerin manevi atmosferinde buluştuk. Bugün Ahmed-i Hani’nin manevi huzurunda toplandık. Diriliş şairi Sezai Karakoç’un memleketine misafir olduk. İnşallah buluşmamız Anadolu’nun birliğinin zemini, İslam dünyasının dirliğinin mayası, dünya barışının harcı olacak. Büyük Türkiye’nin, bölgesel ve küresel vizyonunun yeni ufku olacak. Allah Anadolu’nun birliğini ve dirliğini bozmasın inşallah” diye konuştu.

 

KİRLİ EMELLERİNE ULAޞAMAYACAKLAR

Gündoğdu sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Dün ޞam’ı, Bağdat’ı, Mekke ve Medine’yi İstanbul’dan, Diyarbakır’dan, Mardin’den ayıranlar, bugün Türk’ü Kür’ten, Lazı’ı Çerkez’den, Alevi’yi Sünni’den ayırarak bizi bölmek istiyorlar. Bilsinler ki başaramayacaklar. İzin vermeyeceğiz. Post modern sömürgecilerin bu kirli emellerine ulaşmalarına asla müsade etmeyeceğiz. Onların yenilenmiş yöntemlerine, planlarına, tuzaklarına ve komplolarına karşı tek ses, tek yürek, tek bilek olduk. Bundan sonra da hep birlikte var olmaya,  diri kalmaya, onurla yaşamaya devam edeceğiz. Çünkü biz; bin yıllık desende bir ve beraberiz. 15 asırlık kadim medeniyetin ortak mirasçılarıyız. Kimse bu kadim medeniyetin çocuklarını ayıramaz, ayrıştıramaz. Görüyorsunuz Diyarbakır meydanında sevinçler bir, acılar bir,  gayeler aynı. Vicdanlar bir çarpıyor.  ޞarklı, Garplı, ޞimalli, Cenuplu yok. Biz varız. Horonu halaydan, zeybeği atabarından ayrı tutmayan, Osmaniye bozlağından da Yozgat sürmelisinden de, Diyarbakır halayından da aynı tadı alan insanlarız. Diyarbakır 1 Mayıs kutlamalarımızın ana temalarından birisi medeniyettir. Çünkü biz ortak medeniyetin mirasçılarıyız. O medeniyet ki, samimiyet, adalet, hak ve alınteri medeniyetidir.

 

01052014-5

 

 Bugün hafızalarımızı tazelemek; kadim medeniyet deseninde bir ve beraber olduğumuzu haykırmak için Diyarbakır’a misafir olduk. Bu toprağın desen desen örgüsünün birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu bilmeyenler ya da unutanlar neden Diyarbakır’dasınız diye soruyorlar. Yeniden büyük Türkiye, yeni bir uygarlık talebimizi haykırmak için Diyarbakır’dayız. Küresel adalet, ebedi kardeşlik ve kadim medeniyet çağrısı için Diyarbakır’dayız. Hz. Adem’in kardeşliğini, Hz. İbrahim’in dostluğunu, Hz Muhammed’in önderliğini ve örnekliğini yeniden inşa etmek için buradayız. 15 asırlık eskimeyen değerlerin cem olduğu kadim medeniyetin çatısı altında bir ve beraber olduğumuzu tüm dünyaya haykırmak için buradayız. Ve buradan tüm Türkiye’ye tüm dünyaya sesleniyoruz; 1 Mayıs ayrılık değil kardeşlik bayramıdır. Çatışma değil,  emek ve dayanışma bayramıdır. Kutuplaşma değil bütünleşme bayramıdır.”

 

KÜRESEL OPERASYONLARA TEPKİ

“1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı bir mekâna, bir alana hapsedilemez, esir alınamaz” diyen Gündoğdu, “Ülkemizin ve dünyanın tüm alanları 1 Mayıs Emek ve Dayanışma alanıdır, barış alanlarıdır, kardeşlik alanlarıdır. Gündem Taksim değil, gündem bayramın nerede kutlanacağı değil; gündem emek, dayanışma ve kardeşlik olmalıdır. Memur-Sen olarak, mekân dayatmasını da, kutlama şekli dayatmasını da reddediyoruz. Taksim dayatması bir senaryodur diyoruz. Bu senaryo, Taksim’e çakma bir kutsallık yükleyerek, Taksim’den yeni bir Gezi çıkarma senaryosudur. Bu tuzağın, bu komplonun da farkındayız. Taksim’den Gezi çıkarmaya çalışma olsa olsa darbeci zihniyetin ürünü olabilir. Gezi Parkı ve 17 Aralık Küresel Operasyonuyla Türkiye’nin demokratik istikametini değiştiremeyenler, 1 Mayıs’ta emeği suistimal ederek kirli emellerine ulaşmak istiyorlar. Çözüm sürecini akamete uğratma planları yapıyorlar. Herkesin eşit yurtdaş olduğu yeni Türkiye’yi Eski Türkiye’ye döndürme hesapları yapıyorlar. Geçmişte hiçbir hesapları tutmadığı gibi 1 Mayıs’ı toplu gerginlik atmosferine sokma planları da tutmayacak, hevesleri kursaklarında kalacak inşallah. Memur-Sen olarak, ülkemize ve milletimize karşı kurulan komplolara asla boyun eğmeyeceğiz. Anadolu insanını  kurda kuşa yem etmeyeceğiz. Ümmeti ve ümmetin geleceğini küresel darbecilerin eline bırakmayacağız. Ulus ötesi darbecilerle de, taşeronlarıyla da demokratik mücadelemizi son darbeci de pes edinceye kadar sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

 

 

17 ARALIK’TA SUS PUS OLANLARLA AYNI ZEMİNİ PAYLAޞMAYIZ

Gündoğdu sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bazı kendini bilmezler 1 Mayıs’ı Diyarbakır’da kutlama kararını kiminle aldınız diyorlarğ Biz gücünü üyesinden ve çalışanlardan alan bir Konfederasyonuz. Uluslararası sendika konfederasyonlarının isteğine göre yer belirlemeyiz. Biz küresel güçlerin tezgâhına, tuzağına, planına ve senaryosuna göre miting yapmayız. Biz milletin, çalışanların beklentilerine göre yer belirleriz. Biz kangren olan sorunların çözümü için, çözümüne katkı yapmak için alan belirleriz. Bu nedenle; Gezi’de kapitalistlerle, faiz lobileriyle, emperyalistlerle kol kola olanlarla, aynı yerde olmadık, olmayız. 17 Aralık’ta sus pus olanlarla aynı zemini paylaşmayız. Taksim’i millet ve çalışanlarla değil AB’nin çifte standartlı kuruluşlarıyla paylaşanlarla bir olmayız. Darbelere, zulümlere alkış tutup, emek örgütlerinin kürsülerini işgal edenlerle aynı yerde durmayız.”

 

 

TAKSİM DAYATMASINA TEPKİ

“Biz yasakları sevmiyoruz.  Biz klişeleri kabul etmiyoruz. Biz statükoyu onaylamıyoruz. Biz dayatmaları reddediyoruz” diyen Gündoğdu, “Dün Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamak yasaktı. Girişimlerimiz sonucunda Taksim’de 1 Mayıs’ı sosyal ortaklarımızla birlikte kutladık. Sonra bir kez daha kutladık.  Sonra Taksim fetişizmine emek mücadelesinin ruhunun teslim edilmesine karşı çıktık. 2012’de Tandoğan’da emek ve toplu sözleşme temalı, 2013’te Çanakkale’de çözüm süreci odaklı kutlamalar yaptık. Bugün de buradayız. Biz emek örgütlerinin Taksim’e hapsolmasını istemiyoruz. Taksim’in kutsallaştırılmasını, tabulaştırılmasını doğru bulmuyoruz. Bizim için her yer Taksim. Her alan emeğin sesinin yükseldiği meydanlardır. Çünkü Taksim konfederasyonu değil Türkiye konfederasyonuyuz. Milletin konfederasyonuyuz. Ümmetin Konfederasyonuyuz. Mazlumların ve insanlığın konfederasyonuyuz.  1 Mayıs’ta çalışanların, milletimizin, mazlumların ve insanlığın taleplerini, dertlerini, sıkıntılarını haykırmak için alanlardayız. Bizim için İzmir Gündoğdu Meydanı, İstanbul Taksim, Kazlı Çeşme, Yenikapı Meydanı, Kayseri Meydanı, Ankara Sıhhıye Meydanı,  Diyarbakır İstasyon meydanı kardeştir. Kardeş kalacak. Emeğin dayanışmasını kimse bozamaz. Tüm meydanlardan yükselen emeğin sesidir, milletin sesidir. Mazlumların sesidir”  dedi.

 

MAZLUMLARIN GÜRLEYEN SESİYİZ

Taksim’in değil meydanlardan haykırılacak taleplerin önemine vurgu yapan Gündoğdu, “Önemli olan 1 Mayıs’ı nerede kutladığınız değil. Önemli olan ne söylediğiniz. Önemli olan sonuç almanız. Memur-Sen olarak, hem masada hem alanlarda çok kazanımlar ürettik. Bugün de bu alanlardan kazanımlarımızı haykıracağız. Yeni taleplerimizi dile getireceğiz. Mazlumların gürleyen sesi olacağız. Toplu sözleşme masasındaki kararlılığımızla ve alanlardaki dik duruşumuzla hem demokratik hem mali ve sosyal kazanımların altında imzamız var, alın terimiz var. Bu kazanımlarımızı görmezden gelenlere bir kez daha ‘kazanımlara kör ve şaşı bakmayın’ diyeceğiz” diye konuştu.

 

01052014-8

 

HEPİMİZ BU DÜNYADA ANADOLU DENEN GEMİNİN YOLCULARIYIZ

Gündoğdu sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Emeğimizin ve ekmeğimizin tadı, medeniyetimizin bekası ancak kadim kardeşliğimizle mümkündür.  Memur-Sen kardeşlik hukuku noktasından bakıldığında Türkiye’nin model sivil toplum kuruluşudur. Erdemliler hareketidir. Memur-Sen Türkiye’nin her yerinde vardır, herkesle birliktedir. Çözüm sürecinin kalıcı olması için, kan ve gözyaşının ebediyen durması için, Hz. İbrahim’in ateşine su taşıyan serçe misali barışa, kardeşliğe, birlikte yaşamaya katkı yapıyoruz. Çözüm sürecinde yaptığımız açıklamalarda, Memur-Sen’in iki kırmızıçizgisi var dedik. Biri,  şehitlerin ruhu ile şehit yakınlarının ve gazilerin incitilmemesiydi. Hamdolsun, bugün artık şehit cenazeleri gelmiyor. Akil İnsanlar Heyeti içinde aktif sorumluluk alarak bu olumlu gelişmede payımız olduğu için mutluyuz.  İkinci kırmızı çizgimiz, çalışanların iş güvencesidir dedik. Bu hassasiyetlerimizi haykırmaya devam edeceğiz. Bu yolda mücadele edeceğiz. Çözüm sürecini; ilk kırmızı çizgimizin gereği olarak destekledik. Oğlunu şehit vermiş anaların gözyaşlarının dinmesi için destekledik. Aleviler, Kürtler, başörtülüler, Romanlar öteki olmasın, beriki olsun diye destekledik. Anadolu’yu karış karış dolaştık. Anadolu insanı ile dertleştik. Ülkemizin her karış toprağını, her insanını bir bildik. 81 vilayet bizim vilayetimizdir dedik. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Boşnağıyla, Arnavutuyla, Romanıyla, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Arabıyla kim olursa olsun 76 milyon kardeşiz, bin yıllık desende bir ve beraberiz. Biz Nurettin Zengi’nin, Kılıçarslan’ın, Selahattin Eyyübi’nin torunlarıyız. Çanakkale’de yan yana şehit olduk. Dünyaya birlikte adalet götürdük. İstiklal Savaşını birlikte verdik. İstikbalimizi de birlikte kuruyoruz. Büyük Türkiye’yi, Yeni Türkiye’yi birlikte inşa ediyoruz.  Zılgıt da bizim, horon da. Halay da bizim, zeybek de. Bizim dualarımız ortak, bizim kıblemiz ortak, bizim Allah’ımız da bir peygamberimiz de, kitabımız da, tarihimiz de geleceğimiz de bir. Bin yıllık desende nasıl bir ve beraber yaşamışsak,  yine binlerce yıl yaşamaya, bu birlikteliği yaşatmaya devam edeceğiz. Bugün kadim kardeşliğin devamı,  gözyaşlarının dinmesi için buradayız. ޞiddet, kan, gözyaşı toplumundan uzaklaşmak, huzur ve barış toplumuyla kucaklaşmak için buradayız.  Hepimiz bu dünyada Anadolu denen geminin yolcularıyız.  Onun karaya vurmasına, altının delinip su almasına izin vermeyeceğiz. İyilik hareketi, erdemliler hareketi olarak ülkemizi huzur gemisi, barış gemisi, refah gemisi haline getireceğiz. Bu gemiyi dünyanın dört bir yanına taşıyacağız.”

 

Konuşmasında kardeşlik mesajları veren Gündoğdu, “Bir filozof “Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik. Ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk; kardeş olarak yaşamayı” diyor.  Bu o filozof için doğru olabilir. Ancak “Arabın arap olmayana üstünlüğü olmadığı gibi, arap olmayanın da araba üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir. Müminler tarağın dişleri gibi eşittirler. Aynı vücudun azası gibidirler. Birindeki bir sıkıntı tüm vücudu rahatsız eder. İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız” diyen bir peygamberin ümmeti olma şerefini taşıyan, biz Anadolu insanı kardeş olarak yaşamayı kendimize düstur edindik, edinmeye de devam ediyoruz. Memur-Sen dünyanın dört bir yanındaki mazlumların kimliğine bakmadan her zaman yanlarında oldu, olmaya devam edecek.  Yine kimliğine bakmadan zalimlerin karşısında oldu, olmaya devam edecek. Memur-Sen dünya mazlumları için bir şanstır, umuttur. Biz Bosna’ya sırtımızı dönemeyiz.  Suriye’den bana ne diyemeyiz. Bağdat’a duyarsız kalamayız. Arakan mazlumlarına gözlerimizi kapatamayız. Mısır’daki Esmaların çığlığına sessiz kalamayız. Filistinli kardeşlerimizin feryadına kulak tıkayamayız” dedi.

 

01052014-9

 

KÜRESEL MESAJLAR

“Bu anlayışla Mısır’daki darbeci düzenin idam kararları hükümsüzdür dedik. Katil SİSİ Mısır halkına hesap vermelidir dedik. Asıl yargılanması gereken SİSİ’dir dedik” diyen Gündoğdu, “Bugün de SİSİ çetesine, SİSİ çetesinin zulümlerine karşı durmaya, katil Esat’ın, katliamlarını lanetlemeye, Terörist devletin sözde lideri Netanyahu’nun insanlık dışı uygulamalarını kınamaya devam ediyoruz. Bundan sonra da başta çocuklar, kadınlar, yaşlılar olmak üzere Suriye halkı bombalanırken susmayacağız. Filistin topraklarının işgal edilmesine, Mescid-i Aksa’nın baskı altına alınmasına göz yummayacağız. Batılılar Twitter ve Gezi Olaylarına gösterdikleri duyarlılığın yüzde birini, bir celsede 529 kişinin, yine başka bir celsede maalesef 683 kişiye verilen hukuk dışı idam kararlarına göstermiyorlar. Bu darbenin görünürdeki hedefi Müslüman kardeşler olsa da gerçekte Müslümanlığımız ve kardeşliğimizdir. İdam kararlarının hedefi 1212 kişi değil, insanlıktır. Bunun için mesele Ümmetin meselesidir, insanlığın meselesidir. Emperyalizmle, Siyonizm’le mücadele meselesidir. BM’nin değil Birleşmiş Yüreklerin meselesidir. Memur-Sen olarak, Mısır meydanlarına idam sehpalarının kurulmasına, 1212 kardeşimizin idam edilmesine sessiz kalmayacağız. Doğu Türkistan’daki soykırıma, canice sürgünlere dur dedik, dur demeyi sürdüreceğiz. Arakan ve Orta Afrika’daki dini ırkçılığa, Bangladeş’deki dindarlara yapılan hukuksuzluklara bigâne durmayacağız. AB’nin ırkçı, ayrımcı, darbecilere kol kanat geren politikalarına seyirci kalmayacağız. Bediüzzaman Sait Nursi’nin söylediği gibi; yaşasın zalimler için cehennem! Yaşasın katiller için cehennem! Yaşasın darbeciler için cehennem! Yaşasın firavunlar için cehennem!”

 

03052014-7

 

Memur-Sen’in sınıf sendikacılığı yapmadığını vurgulayan Gündoğdu, “Emek ve sermayeyi birbirinin düşmanı olarak görmüyoruz. Onlar bir bütünün parçalarıdır. Çıkar çatışması değil ortaklık olarak görüyoruz. Birlikte üretmek ve birlikte paylaşmak olarak görüyoruz. Ülkemizin milli hasılası ne kadar büyürse biz de o kadar büyük pay alırız. Kamu görevlileri ne kadar mutlu olursa devletin işleri o kadar verimli yürür.  Önemli olan emek ve sermaye arasında denge kurulması, kaynakların bölüşülmesinde adil davranılmasıdır. Milli gelirin adaletli bir şekilde dağıtılmasıdır” dedi.

 

YENİ KAZANIMLAR ÜRETECEĞİZ

Gündoğdu sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Kadim medeniyetimiz emeğe ayrı bir değer vermiştir. Bizim inanç değerlerimiz çalışana hak ettiğini vermeyi emreder. İkinci olarak da, alın terinin zamanında, yani alın teri kurumadan vermeyi salık verir. İşçinin hak ettiği verilmezse, elde edilen gelir haksız kazançtır. Bizim medeniyetimiz “Sizden birinin kardeşi onun elinin altında bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, ona gücünün üstünde yük yüklemesin” nasihatında bulunuyor. İşçi de işverenin malını ve mülkünü koruyacak. Kendi işi gibi çalışacak. Ücreti hak edecek. Bir ülkede her şey var, adalet yoksa o ülkede huzur ve refah olamaz. Adaletin mülkün temeli olduğu anlayışıyla sendikacılık yapıyoruz. Toplu sözleşmelerde bu anlayışla masaya oturduk. Hem ülkemiz için hem çalışanlar için kazanımlar ürettik. Demokratikleşmeden eğitime, özgürlüklerden insan haklarına kadar her alanda demokratik hakların çoğalmasına, yasakların kalkmasına katkı yaptık. Türkiye’de yasaklar kalkmışsa sizlerin emeği var, katkısı var. İmam hatiplerin önüne engeller çıkararak, dindar nesillerin yetişmesini istemeyenler, katsayı adaletsizliğini getirdiler. Katsayı adaletsizliği sona ermişse sizlerin mücadelesi sayesinde oldu. Bununla yetinmediler. İHL’lerin orta kısımlarını kapatıp maneviyatsız bir gençlik yetiştirmek istediler. 28 ޞubat darbesinin en büyük ürünü olan kesintisiz eğitim bugün artık yoksa bu sizlerin eseridir.  İnançlı insanları fişleme dersine dönüşen, vesayet ürünü milli güvenlik dersi müfredattan çıkarıldıysa bunda sizin payınız var. Allah’ın kelamı Kur’an’ı yasaklamak, Kur’an kurslarını kapatmak istediler. Kur’an kurslarında yaş sınırlaması kaldırılmışsa, hatta halk eğitim merkezlerinde bu eğitim verilebiliyorsa, bu tarihi başarıda sizin rolünüz var. Değerler eğitiminin gereği; Kur’an-ı Kerim ve siyer dersi müfredata girdiyse bunda sizin payınız var. Ana sütü kadar helal olan dilimiz, ağıtlarımız, zılgıtlarımız yasaklandı. Anadilde görüşmelerimiz engellendi. Demokratikleşme ve çözüm sürecinin parçası olarak, Kürtçe başta olmak üzere, Türkçe dışındaki diller ders olarak okutuluyorsa bunda sizlerin katkısı ve etkisi var. Tek tipleştirme ve rejim insanı yetiştirme sembolü andımız dayatması kalktıysa sizlerin dik duruşunun katkısı var. Ortak akıl mitingleriyle vesayet deşifre edilmişse, 12 Eylül Referandumuyla toplu sözleşme hakkı kazanılmışsa bunda sizlerin kararlığı ve mücadelesi var. En önemlisi yüzyılın ayıbı başörtüsü yasağı kalktıysa, bugün kadınlar Meclis’te, üniversitelerde ve kamuda özel sektörde başörtüsü ile hizmet sunabiliyorsa bunda sizin payınız var. Yetmez diyoruz. Daha demokratik bir Türkiye için, öğrencilere ve erkek memurlara kıyafet serbestisi istiyoruz. Cuma günleri mesai saatlerinin Cuma namazı kılmak isteyen memurlara göre ayarlanmasını istiyoruz. Ayasofya’nın ibadete açılmasını istiyoruz. Kadınların, emeklilerin, engellilerin ve gençlerin sorunlarına daha fazla odaklanarak yeni kazanımlar üretmeye devam edeceğiz.”

 

YANLIޞLAR DÜZELTİLSİN

“Çalışma hayatında sorunlarımız bitti miğ Hayır. Kamu çalışanlarının taleplerine acil çözüm bekliyoruz. Bahane istemiyoruz” diyen Gündoğdu, “Çalışma koşullarında halen ciddi sıkıntılar var. Bunun için saygın iş istiyoruz.  Halen sefalet ücretleriyle çalıştırılan insanlarımız var. Bunun için insan onuruna yakışır ücret talebinde bulunuyoruz.  İşsizlik yüzde 10.1’lere yükseldi. Özellikle gençler için risk oluşturmaya başladı. İstihdam dostu yatırımların artırılmasını, gençlere iş bulunmasını, bu kapsamda kamunun daha fazla eleman alarak istihdamda öncülük etmesini bekliyoruz. Kamu görevlilerine grev hakkı verilsin istiyoruz. Ek ödemelerin tamamının temel ücrete ve emekliliğe yansıtılmasını talep ediyoruz. Hükümete, esnek, kuralsız, iş güvencesiz olarak yani yarı köle olarak çalıştırılan taşeron işçiler için harekete geçmesi için çağrıda bulunuyoruz. Anayasamızda angaryanın yasak olmasına rağmen hala kamuda fazla çalışma ücretlerinin ödenmemesine karşı itirazımızı yüksek sesle dile getiriyoruz. Örgütlenme önündeki sınırlılıkların kaldırılmasını, toplu sözleşme hakkı verilmese bile polis, asker, hakim ve savcılar için de örgütlenme hakkı talep ediyoruz. Bunun yanında Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve Milli Güvenlik Kurulu’nda çalışan kamu görevlilerine de örgütlenme hakkının tanınmasını bekliyoruz. En önemli taleplerimizden birisi, işçilere verilen kamu görevlilerine verilmeyen siyaset hakkıdır. Bu hakkın ilk seçimlerde uygulanmasını istiyoruz. Fakülte mezunu, hatta yerine göre iki üniversite bitiren master ve doktorasını tamamlamış insanlara siyaset hakkı vermemek bu ülkeye haksızlıktır. Bu kişilerin tecrübe ve birikimlerini siyaset yoluyla ülkenin hizmetine sunmamaları büyük bir eksikliktir, bu tarihi yanlışın düzeltilmesini istiyoruz” şeklinde konuştu.

 

TALEPLER SIRALANDI

Gündoğdu sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Memur-Sen olarak sergilediğimiz ilkeli sendikacılık anlayışı ve kamu görevlileri için ürettiğimiz sayısız kazanımlara yenilerini ekleme isteğiyle oluşturduğumuz baskı sonucunda bu yıl Mart ayında gerçekleştirilen Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda; Disiplin cezalarının affına ilişkin düzenleme, Uyarma ve kınama cezası verilen aday memurların memuriyetle ilişiğinin kesilmesi uygulamasına son verilmesi, Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Genel Müdür olarak görev yapmakta iken özelleştirme kapsamında Araştırmacı kadrolarına atananları istekleri halinde kariyerlerine uygun (mühendis, mimar, avukat gibi) kadrolara atanması, Sümer Holding’de çalışan sözleşmeli personelden işsizlik sigortası kesilmemesi, Kadroya geçirilen İş ve meslek danışmanlarının maaş mağduriyetlerinin giderilerek ek ödemelerinin artırılması, Nöbetçi memurluğu uygulamasının kaldırılması, Tapu çalışanlarının hukuki ve mali sorumluluğunu düzenleyen Medeni Kanunun ilgili maddesinde düzenlenme yapılması, İş yoğunluğu fazla olan mahkeme çalışanlarına fazla çalışma ücreti verilmesi, Emekli ikramiyesinin hesaplanmasında 30 yıllık hizmet süresi sınırının 35 yıla çıkarılması konularını da içeren Kanun Tasarısı Taslaklarının hazırlanarak Başbakanlığa gönderilmesini sağladık. Ayrıca Araştırmacıların maaşlarında iyileştirme yapılması teklifimiz çerçevesinde söz konusu araştırmacı personelin önemli bir bölümün maşalarında iyileştirme yapılmıştır. Fazla çalışma ve ücreti konusunda, 4/B ve 4/C statüsünde görev yapan hamile personele gece nöbeti ve gece vardiyası verilmemesi konularında Başbakanlık genelgesi yayınlanması yine bu kararlı duruşumuz sayesinde olmuştur. Bütün bunlarla birlikte başta 2005 yılından sonra göreve başlayan personele bir derece verilmesi, 4/C’li sözleşmeli personele kadro verilmesi, KİT’ler ve kamuda çalışan üniversite mezunu işçilerin KİT’lerde 2 sayılı cetvele, diğer kamu kurumlarında çalışanların memuriyet kadrolarına geçirilmesi, öğretim elemanlarının ücretlerinin iyileştirilmesi (akademik zam yapılması), kadın istihdamının artırılması, yurtdışı 4/B statüsündeki sözleşmeli personelin kadroya alınması ve aile yardımından faydalandırılması, KİT’lerdeki sözleşmeli personelin yıllık izinlerinin bir sonraki yıla devredilmesi, emekli kamu görevlilerine maaş promosyonu verilmesi ve aile yardımından faydalandırılmaları konularına ilişkin teklif ve taleplerimizin de kazanıma dönüşmesi için çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz.”

 

YARGI VESAYETİ OLUޞTURULMAK İSTENİYOR

Konuşmasında 28 ޞubat sürecine de değinen Gündoğdu, “Tarafsız ve adil olması gereken yargı mensupları 28 ޞubat’ta kışladan aldıkları brifinglerle haksız yere masum insanları cezalandırdılar, görevlerinden attılar, ekmeklerini ellerinden aldılar. Bu kararları yok hükmünde sayıyoruz ve haksızlığa uğrayanların haklarının iadesini istiyoruz. Bunlar Allah’ın izniyle, bizim gayretimizle olacak. Türkiye en çok darbelerden, vesayetten çekti. Halen çekmeye devam ediyor. Bugün yargı vesayeti oluşturulmak isteniyor. Vesayetin tamamen bitirilmesi için mevzuatlardan darbelerin izinin silinmesi,  uygulamadaki kalıntılarının tamamen kaldırılıp atılması gerekiyor. 28 ޞubat darbesinin soruşturması tam olarak yapılmadı. Darbenin medya, sermaye, sivil toplum ayağına inilmedi. O süreçte darbeye destek veren herkese dokunulmalı diyoruz, demeye devam edeceğiz. Özgürlükçü, katılımcı, sivil ve demokratik bir anayasa yapmış, eski Türkiye’nin alışkanlıklarından kurtulmuş yeni bir Türkiye istiyoruz. Erdemli yeni bir dünyanın kurulmasında öncü olan demokratik güçlü bir Türkiye istiyoruz. Bütün çabamız büyük Türkiye idealini yakalamak, insanımızın ve insanlığın mutluluğuna katkı yapmaktır” dedi.

 

KAYIT DIޞI SİYASETE MÜDAHALE EDİLMELİ

Genel Başkan Gündoğdu sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bugün de buradan,  Diyarbakır Meydanından hem Türkiye’ye hem bölgeye hem dünyaya birlik, barış, kardeşlik çağrısı yapıyoruz.  Kamu görevlileri için, milletimiz, mazlumlar ve insanlık için daha çok adalet, daha çok hukuk, daha çok demokrasi, daha çok insan hakları, daha çok refah, daha çok özgürlük, daha çok mali, sosyal ve özlük hakları istiyoruz. İnsanlık için adalet istiyoruz.  Zulümler dursun diyoruz.  Suriye, Arakan, Mısır, Filistin başta olmak üzere yaşanan insanlık dramını dünya görsün istiyoruz. Bu konuda sessiz kalan ulusal, uluslar üstü kurumlara çifte standart uygulamaktan, üç maymunu oynamaktan vazgeçmeleri çağrısında bulunuyoruz. Buradan bir kere daha tekrar ediyoruz. Memur-Sen’in yeri milletin yanıdır, milletle beraberdir. Memur-Sen’in yeri milletin değerlerini savunan, milletin hukukunu koruyan, darbenin ve vesayetin her çeşidiyle mücadele edenlerin yanı başıdır. Biz her türlü vesayete, derin yapılara ve paralel oluşumlara, bunların yatay ya da dikey uzantılarına karşıyız. İllegal oluşumlar deşifre edilmeli, yargı önünde hesap vermeleri sağlanmalıdır. Kayıt dışı siyasete müdahale edilmeli herkes kendi işini yapmalıdır. Ucu nereye giderse gitsin derin şebekelerin, paralel yapıların arkasındaki güçler de deşifre edilmelidir. Bu yapılarla hukuk içinde kalarak mücadele edilmelidir. Biz hukukun üstünlüğünden yanayız. Hukuk adamlarının kararlarına saygılıyız. Ancak hukukçularımızın uluslar arası şirketlerin değil milletin sözcüsü olmasını beklemek en doğal hakkımız. Buradan yüksek yargıçlarımıza sesleniyoruz: Twitter’in menfaatini değil, milletin hakkını koruyun. Yasakları savunmuyoruz ama Anayasa Mahkemesi’nin vatandaşın hakkını koruması gerekirken, Twitter’ı korumak için seferber olmasını kabullenmiyoruz, kabullenmeyeceğiz. Anayasa Mahkemesi’nin muhalefet partilerinin yerine geçmek, muhalefet boşluğunu doldurmak gibi bir anayasal görevi yoktur. Bu kapsamda, kimsenin durumdan bir vazife çıkarmaya, kendini başka kurumların yerine koymaya ve millet iradesinin üstüne çıkmaya hakkı da yoktur, haddi de değildir.”

 

YOLSUZLUKLARIN ÜZERİNE GİDİLSİN

Gündeme getirilen yolsuzluk iddiaları hakkında da konuşan Gündoğdu, “Memur-Sen olarak, kimseye yetimin hakkına el uzattırmayız. Bu nedenle yolsuzluk iddialarının sonuna kadar üzerine gidilmesini önemsiyoruz. İktidarın “üç Y” sloganı var. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. Ben buna bir Y daha ekliyorum. O da yağcılık. Yağcılıkla da mücadele edelim. Yağcılıkla bir yere gelenlerin millete tuzak kurmasına da izin vermeyiz. Milletin kuyusunu kazmasına müsaade etmeyiz. Küresel güçlerin oyuncağı olanları affetmeyiz. Affetmiyoruz” dedi.

 

GENÇLERE ÇAĞRI

Memur-Sen olarak, gençlere büyük önem verdiklerini belirten Gündoğdu, “ Konfederasyonumuzun bugünlerdeki bir numaralı gündemi Türkiye gençliği ve gelecek inşasında gençliğin rolüdür. Değerli gençler, dünyaya vicdan kazandırmış bir medeniyetin varisleri olarak insanlığı içine düştüğü buhranlardan kurtarmaya var mısınızğ Selahattin-i Eyyubi’nin torunları olarak Filistin davasına sahip çıkmaya var mısınızğ İnsanlığa barış ve huzur aşılamaya var mısınız.ğ Erdemli bir toplumun yeniden inşası için sorumluluk almaya, bunun için gece gündüz çalışmaya var mısınızğ Bu düşünce ve duygularla günümüz kutlu olsun. 1 Mayıs  Emek ve Dayanışma Bayramı Türkiye’miz için, Diyarbakır’ımız için, çalışanlar için, milletimiz için, ümmet için, insanlık için, demokrasimiz  için, hak ve özgürlükler için  hayırlı olsun. Bayramımız kardeşliğe, barışa, özgürlüğe ve müreffeh yarınlara kapı olsun, yol olsun, ışık olsun, umut olsun. Allah yar ve yardımcınız olsun. Allah’a emanet olun. Hoşça kalın” dedi.

 

MEMİŞž: EMEK VE ALIN TERİ EN KIYMETLİ DEĞERİMİZDİR

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, Memur-Sen tarafından Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlenen etkinlikle kutlandı. Tertip Komitesi adına konuşan Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, emeği ve alın terini en kıymetli değer olarak kabul ettiklerini söyledi. Evrensel hukuk ve kadim medeniyet parolasıyla, bin yıllık desende bir ve beraberliğe vurgu yapmak için mitingi Diyarbakır’da yaptıklarını söyleyen Memiş, mazlumların haklarını, emek ve emeğin gür sesini haykırmak için toplandıklarını söyledi.

 

 

Memur-Sen ailesinin önemli kazanımlara imza attığını söyleyen Memiş, başörtüsü yasağının kaldırılmasının bunun en önemli örneklerinden biri olduğunu kaydetti. Memur-Sen’in gayretleri ile 1 Mayıs’ın Emek ve Dayanışma Bayramı olarak kutlandığını hatırlatan Memiş, “Memur-Sen olarak, Hak mücadelesinin kıyamete kadar üzerimize yüklenmiş bir sorumluluk olduğunu biliyor ve bu şuurla yolumuza devam ediyoruz. Üreten bir Türkiye, refahın mutlu bir azınlığa değil, tüm ülke insanına eşit şekilde paylaşıldığı bir Türkiye  mücadelemizi sürdüreceğiz. İki milyonu aşan kamu çalışanının hakkına, büyük bir emanet şuuruyla sahip çıkmaya, emeğin onurunu, alın terinin onurunu yüceltme mücadelesine devam edeceğiz. Sizlerle beraber  çıktığımız bu kutlu yolda, barış, kardeşlik, emek ve ekmek davamızda hiçbir zaman bizi yalnız bırakmadınız. ‘Millet için, özgürlük için, adaletin tecellisi için biz varız’ dediniz. Allah bu mücadele ruhunu ve azmi üzerimizden eksik etmesin” şeklinde konuştu.

HABER 7 SON DAKİKA