Son darbe ya da post modern darbe olarak hayatımıza giren, 28 Şubat süreci bundan 15 yıl önce yaşandı. Demokrasiye balans ayarı vermek isteyen askerlerin yaktığı bu ateşe benzin dökerek katkı veren sivillerin ortak girişimiyle yaşanan 28 Şubat, binlerce mağdur oluşturdu.
Siyaseten en büyük mağdurunun zamanın Başbakanı Necmettin Erbakan olduğu 28 Şubat süreci, aynı zamanda bir cadı avına dönüştürülerek, toplumun her kesiminden mağdur kitleleri oluşturdu. Kesintisiz eğitimle imam hatip liselerinin orta kısmı kapatılırken çok sayıda Kur'an Kursu da kapanmak zorunda kaldı. Katsayı uygulamasıyla meslek liseleri ve imam hatip liselerinin önü kesildi. Ülkenin kalifiye eleman ihtiyacı açığa çıktı. Askerler, ders verme bahanesiyle okullara girerek, fişleme çalışmalarını alenen yerine getirdi.
Bu ülke insanlarının işletmeleri ve sanayi tesisleri 'yeşil sermaye' diyerek ötekileştirildi. Birilerinin milyar dolarlık vurgun yapması sağlanırken, Anadolu işletmelerinin önü kesildi.
Bütün bu yaşananlar ise, 12 Eylül askeri darbesinin ürünü anayasadaki 'cumhuriyeti koruma ve kollama' görevini kendinde bulan zinde güçlerin planıydı. Cumhuriyeti, cumhurdan koruma anlayışının bir tezahürüydü. '1000 yıl sürecek denilen 28 Şubat 15 yılda yargıya taşındı' sözleriyle bu sürecin sona erdiği söylenmeye çalışılsa da, gerekli anayasal ve yasal değişiklikler yapılmadığı taktirde tekrar yaşanmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. Cumhuriyeti koruma ve kollama görevini askerlere veren maddeyi içinde barındıran darbe ürünü anayasa bir an önce değişmedikçe, durumdan vazife çıkarmak için pusuya yatmış bekleyenlerin olduğu unutulmamalıdır. Bütün kurumların görevinin açıkça belirlendiği, askerin görevinin ülkeyi dış tehditlerden korumak olduğu, kuvvetler ayrılığının net bir şekilde ortaya konduğu, TBMM'nin üstünde bir iradenin olmadığını gösteren yeni anayasa, bir an önce yapılmalıdır.
Tam demokratikleşemeyen, temel insan hak ve özgürlüklerinden yana açılımlarını tamamlayamayan Türkiye'nin, 28 Şubat döneminin oluşturduğu kamusal alan mağduriyeti, başörtüsü yasağı ve o sürecin hayatını kararttığı binlerce kamu çalışanının varlığı bir gerçektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, bu süreci Türkiye'ye yaşatanları kınıyor, aktörlerinin yargı önünde hesap vermesine yönelik beklentimizi ve yeni 28 Şubatlar yaşanmaması için yapılması gereken demokratikleşme çalışmalarının bir an önce tamamlanması isteğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz.