KADINA YÖNELİK ޞİDDETİN TOPLUMSAL ETKİLERİ PANELDE TARTIޞILDI
Eklenme tarihi : 30.11.-0001 00:00:00 - 1918 Okunma
 

     Memur-Sen Kadınlar Komisyonu tarafından düzenlenen panelde, 'İnsan Hakkı İhlali Olarak Kadına ޞiddet ve Toplumsal Etkileri" ele alındı. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Erdinç Yazıcı'nın yaptığı panele konuşmacı olarak Merve Kavakçı İslam, Abdullah Abdulkadiroğlu, İlkim Öz Tan, Yadigar Gökalp ve Emel Anar konuşmacı olarak katıldı.

 

YAZICI: HERKES SÖYLÜYOR, KİMSE YAPMIYOR

 

src=    

 

     Panelin açılışında konuşan Doç. Dr. Erdinç Yazıcı, İnsanoğlunun hayatın her alanına dair hazırladıkları metinlerde kadının özel bir paragrafta yer alması ve ona hak ettiği değeri verme iddiasını taşımasına karşın bunun bir türlü gerçekleşmediğini söyledi. Yazıcı, kadınları bu kadar öven, ona hak ettiği değeri vereceğini söyleyen bu metinlere karşılık doğuda ve batıda, modern tarih ve modern tarih öncesinde kadına yönelik şiddetin bilumum fotoğraflarını görmenin mümkün olduğunu da belirterek, "Kadın, bütün toplumsal tarihin en gururlu figürlerinden biridir. Savaşlarda binlerce erkek ölürken, kadınlar ve çocuklar ayakta ölür" dedi. Kadına şiddetin erkek güçsüzlüğünün sembolü olduğunu da ifade eden Yazıcı, sözün bittiği yerde, şiddetin başladığını, saldırganlığın başladığını dile getirdi.

 

 

 

 

EMEL ANAR: MAĞDURLARA HER TÜRLÜ YARDIMDA BULUNUYORUZ

 

src=

  

 

     İlk olarak konuşan Ankara Büyükşehir Belediyesi Kadın Sığınma Evleri Koordinatörü Emel Anar, şiddete maruz kalmış kadınlara yönelik çok sayıda sığınma evi açtıkları bilgisini verdi. Kendilerine başvuran kadınların barınma ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra, yasal olarak hak aramalarına da yardımcı olduklarını ifade eden Emel Anar, TBMM'de kabul edilen, kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin kanunun, hizmet sunarken kendilerine yeni haklar verdiğini belirtti.

 

 

 

 

 

 

 

 

İLKİM ÖZ TAN: ޞİDDETİN ÖNLENMESİNDE İLK ADIM AİLEDE ATILMALI

src=

  

    Psikolog İlkim Öz Tan ise konuşmasında, kadınlara yönelik şiddetin hayatın her alanında konuşulup bahsedilmesine karşın, bu tür toplantılarda ele alınmasının daha faydalı olduğunu söyledi. ޞiddetin topluma etkisini ele alırken, toplumu bireylerin oluşturduğu gerçeğine dikkat çeken İlkim Öz Tan, "Toplumu bireyler oluşturuyor. Her bireyin kişiliğinin 0-6 yaş arasında oluşup şekillendiğini düşünürsek; bizim kız çocuklarımızın bu yaş içinde babasından, ağabeyinden, abisinden, ablasından ve maalesef annesinden şiddet görmesi, kişiliklerinin örselenmesine yol açıyor " dedi. Türkiye'nin çocuk gelinler konusunda, dünya sıralamasında dünyada Gürcistan'ın ardından ikinci sırada yer aldığını söyleyen İlkim Öz Tan, kendisi çocukken çocuk sahibi olanların sorunlarına dikkat çekti.

 

 

 

YADİGAR GÖKALP: MOBBİNG GÖRMEZDEN GELİNİYOR

src=

 

 

     Daha sonra konuşan SGK Başkan Yardımcısı Yadigar Gökalp şiddetin bir diğer türünün mobbing olduğunu dile getirdi. Fiziksel şiddet kadar görünmediğinden göz ardı edilen mobbingin kadınların yanı sıra erkekleri de etkilediğini belirten Gökalp, çalışma barışının bozulmasına yol açan bu konunun da ele alınması gerektiğini ifade etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ABDULLAH ABDULKADİROĞLU: ޞİDDETİN ÖNLENMESİNDE MEDYA ROL ALABİLİR

src=

 

 

     Samanyolu Yayın Gurubu Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu da konuşmasına, katılımcıların Dünya Kadınlar Günü'nü kutlayarak başladı. Kadına yönelik şiddetin oluşmasına katkıda sunan bazı medya kuruluşlarının varlığına dikkat çeken Abdulkadiroğlu, "ޞiddet yok da biz var mı dedik; hayır. ޞiddet var; peki var olanı yayınlamayalım mığ Bu durumda medya kuruluşları olarak iki arada bir derede kalmış oluyoruz" dedi. Medyanın 28 ޞubat sürecinde oluşturulan bazı kadın tipleri üzerinden başörtülü bayanlara şiddet uyguladığını söyleyen Abdullah Abdulkadiroğlu, "Bu şiddet onların hayatlarında hiç bir zaman silemeyecekleri travmalar meydana getirdi. Bu yüzden, hastanelerde psikolojik tedavi gören kızlarımız var. Bunun alt yapısını o dönemde medya oluşturdu. Başörtülüler linç edilmeye çalışıldı, onların çok kötü insanlar olduğuna dair bir bilinç oluşturulmaya çalışıldı. Gündüz sokaklarda, üniversite kapılarında bu şiddet körüklenirken, akşamları da televole programlarında kendilerine göre ideal kadının nasıl olması gerektiği anlatılıyordu. Bunların hepsi bir medya şiddetidir, kadına yönelik şiddettir" şeklinde konuştu. Bütün bu sorunların çözümünün dik duran ve şiddete dur diyecek devletten geçtiğini söyleyen Abdulkadiroğlu, toplumsal bir bilinçle şiddetin önlenmesine yönelik çalışmalar yapılmasının önemine dikkat çekti.

 

MERVE KAVAKÇI İSLAM: İADE-İ İTİBAR BANA DEĞİL, TBMM'YE YAPILMALI

                                     src=                 

     Son olarak konuşan Merve Kavakçı İslam ise, "Size 28 ޞubat'ınız bitti mi, diye sormayacağım. 12 Eylül'ünüz bitti mi, diye soracağım. 12 Eylül ki, başörtüsü yasağının bu ülkede resmi anlamda başlatıldığı ilk dönemdir. Başörtüsü yasağı 90'ların sorunu değildir. Ben, 1988 yılında, tıp fakültesi ikinci sınıftan bu sebepten dolayı ayrıldım" şeklinde konuştu. Başörtülülere karşı yapılan ayrımcılığın şiddet olarak kabul edilmesinin, bu sorunu çözmek için ilk adım olacağını söyleyen İslam, "Ben ruhlara yapılan şiddetten söz ediyorum. İtibarımıza yapılan şiddetten söz ediyorum. Bu, başörtülü kadının, insanlık onuruna yapılan şiddet" ifadelerini kullandı.

     Milletvekilliğinin elinden alınmasıyla ilgili iade-i itibar konusuna da değinen İslam, "İade-i itibar konusu gündemde. İade-i itibar verilmesi gereken ben değilim. İtibarı verilmesi gereken Meclis’tir. Meclis’in itibarını milletin gözünde zedelenmiştir. Milletin devlete olan güveni sarsılmıştır onun onarılması gerekir. O milletten özür dilenmesi gerekir en başta. Bu taktir edersiniz ki silahlı güç olan ordunun gölgesinde DSP müfrezesince yürütülen bir darbeydi. Adı konmamış darbeydi. Bunun hukuki anlamda yüzleşmesi mutlaka olacaktır." şeklinde konuştu.


      Merve Kavakçı İslam, gaz odalarına benzettiği ikna odalarından, türban duvarları ortadan kalkmadıkça toplumsal barış sağlanamayacağını da dile getirerek, "Ben kendi adıma millet adına bana uygulanan hukuksuzluğun hesabını yargı önünde soracağım.  28 ޞubat sürecinde ikna odalarında başörtülü kızlara şiddet uygulandı. 28 ޞubat’ın aşçıları şimdiden mağdurlardan merhamet diliyor" dedi.

 

MİLLETVEKİLİ ADAYLIĞI DÜŞžÜNMÜYORUM


         Bir katılımcının ‘Türkiye’de artık çok şey değişti. Milletvekili adayı olur musunuzğ’ sorusunu cevaplayan Kavakçı İslam, "Ben Türkiye’de çok şeyin değiştiğini düşünmüyorum. (Milletvekilliği) Böyle bir talebim yok. Başı örtülü ve başı açık kadınların Meclis’te temsili iyi rakamlarda değil. Bir ülkede 3’te 2’si başlarını örtüyorlarsa onları o kıyafetleriyle temsil eden kadınların olması gerekir. Son seçimlerde de başı örtülü kadınların rencide edildiği düşüncesindeyim." dedi.

 

 

HABER 7 SON DAKİKA