8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir araya gelen Memur-Sen Kadınlar Komisyonu, uluslararası kamuoyuna; Suriye, Mısır, Filistin, Myanmar, Irak, Bosna Hersek ve Doğu Türkistan'da kadınlara yönelik zalimane uygulamaların son bulması için birlikte hareket etme çağrısında bulundu.
Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Genel Başkanı Habibe Öçal, “Emperyalistler ve diktatörler eliyle kadınların özgürlükleri kafes altına alınmıştır. En temel insan hakkı yaşam hakkıdır. Ancak Ortadoğu'da savaş baronlarının sistematik yok etme operasyonları altında kadınların yaşam hakkı elinden alınmıştır. Birçoğu ise dul kalmış, çocukları katledilmiş, kendi öz yurtlarından sürgün edilmişlerdir. Bu tüm dünyanın ayıbıdır. Şimdi bu ayıptan kurtulmak için hep birlikte harekete geçme vaktidir. Bu zulmün son bulması için birlikte direnmeli, birlikte yol almalı, iyiliğin yer yüzünde hakim kılınması için birlikte mücadele etmeliyiz. Şiddetsiz bir dünya ancak kadın eli ile doğacaktır. Gelin el ele verip, yürekleri birleştirip, daha adil bir dünya inşa etmek için sorumluluk alalım” dedi.
“8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde şiddetten, savaştan, ayrımcılıktan, ikinci sınıf kabul edilmekten kurtulmuş, medeniyet değerlerimizi içselleştirmiş güzel günler bekliyoruz” diyen Öçal, “Kadının günümüzde konumlandırılışı dikkate alındığında hak ettiği değere ulaşamadığı, toplumsal misyonunu tamamlama fırsatını bulamadığı, medeniyet değerlerimizle mücehhez bir toplum inşasında gerekli verimliliğe ulaşamadığı hepimiz tarafından bilinmektedir. Kadınlarımız, eş olma, anne olma, kimi zamanda çalışan olma hasebiyle birçok farklı roller üstlenmekte, buna bağlı olarak da sorunların daha fazla muhatabı olmaktadır” şeklinde konuştu.
İNSANLIK SUÇUNA DUR DEME VAKTİ
Kadına yönelik şiddet tüm dünyada insanlık suçu olarak kabul edildiğinin altını çizen Öçal, “Ülkemizde de toplumsal bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Şiddet toplumun tamamını etkilemektedir. Şiddetin önlenmesi için öncelikle eğitim programımızı, şiddetin her türüne karşı duracak şekilde değerlerimize uygun olarak yeniden yapılandırmalı; bireysel olarak üstümüze düşenin yapılması ile beraber sosyal sorumluluk bilinci içinde hareket etmeli ve kurumsal anlamda da önleyici tüm tedbirleri almalıyız. Son yıllarda şiddete uğrayan kadına yönelik alınan tedbirler ve yasal düzenlemeler aile yapımıza uygun olmaması hasebiyle kadını korumaya yetmemekte. Kadının içinde bulunduğu durum, etmekte hastalıklı bir toplum oluşmasını körüklemektedir” ifadelerini kullandı.
İSTİSMARA FIRSAT VERİLMEMELİ
Medya’da kadına yönelik haberler yapılırken istismara fırsat verilmemesi gerektiğini vurgulayan Öçal, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Medya, kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet başta olmak üzere kadınlarla ilgili haberleri verirken merkezinde insan hayatı ve onurunu barındıran bir bilinçle hareket etmeli, istismar ve sömürüden uzak bir dil kullanmalıdır. Şiddetsiz bir dünya ancak kadın eli ile doğacaktır. Şiddetsiz bir dünya tasavvur edecek ilk ve en önemli varlık kadındır. Çünkü kadının yaratılışında kabalık, şiddet, nefret yer almamakta iyilik güzellik sabır metanet, yumuşaklık, iyi huyluluk gibi melekeler bulunmaktadır. Dünyayı kan, kin, gözyaşı, aha bulanmayan her zaman kadınlar olmuştur. Kapitalist sistem, aile ve topluma en iyi ve en kestirme şekilde kadın üzerinden ulaşarak arzu ettiği bozulma ve değersizleştirmeyi gerçekleştirmektedir. Kadın sömürüsünün yapıldığı alanlardan biride medyadır. Yazılı ve görsel medyada kadın bedeninin ucuz reklam malzemesi olarak kullanılmasına, tüketim kültürünün kadın üzerinden körüklenmesine karşıyız. Kadınlar, sürekli değişen ürünlerin müşterisi olmaktan çarçabuk kurtulmalı, düşünsel planda varlığını daha fazla göstermesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Kadının kamusal hayata ve örgütlenmeye katılımı, dünya meseleleri hakkında bilinç düzeyi ve sorunlarla baş etme kapasitesi arttıkça dünyanın çehresi değişecektir. Bunu sağlamanın tek yolu ise, kadınların kendilerine olan güvenlerini kazanmalarına, medeniyet değerlerimizi kuşanarak bilgi ve birikimlerini arttırıp, toplumsal ve siyasal meselelerde aktif rol almalarına yardımcı olmak, bu konuda önlerine çıkan düşünsel ve pratik engelleri ortadan kaldırmaktır. Böylece kadınlar, küçük dünyalara hapsolmaktan kurtulmuş, topluma ve insanlığa hayırlı hizmetler sunmaya hazır hale gelmiş ve donanımlı nesiller yetiştirmek üzere etkin bir katılım sergilemiş olacaklardır.”
SOSYAL EŞİTLİK İLKESİ SAĞLANMALI
Toplumda kadınların hak ettiği değeri görmesi için herkese görevler düştüğünü belirten Öçal, “Kadınlar, eğitim hizmetleri, çalışmalarının karşılığı olarak hakkettiği ücreti, sosyal ve siyasal alanlara katılıp, karar alma mekanizmalarında olması hususunda erkeklere oranla dezavantajlı konumda bulunmaktadır. Bir ülkenin gelişmişlik ölçütlerinden biri de eğitimli kadınların olduğu yerlerde temsilde adaletin sağlanmasıdır. Kadının eğitimi demek aynı zamanda çocuğunun eşinin temas halinde olduğu tüm bireylerin ve grupların eğitimi, dolayısıyla bütün toplumun eğitimidir. Yaratılıştan gelen bu eğitimci dilimizi, inşacı elimizi yitirmeden dünyanın imarında eğitimli kadınlar olarak ayrıştıran değil birleştiren öncü rolümüzü her zamankinden daha iyi oynayacağız. Kökümüz mazide, gözümüz atide olarak, aynı zamanda medeniyet değerlerimizin sağlıklı inşasında, kadınlar toplumsal ve kamusal alanda varlık göstermelidir. Kadınların doğal rolleri, karar mekanizmalarında görev alırken önünü kesmemelidir. Kadınlar aile içine sıkıştırılarak toplumla buluşmaktan alı konmamalı, kuşatıcılığından şefkat elinden toplum mahrum bırakılmamalıdır. Bu konuda kadınları, ayakta sağlam durabilmesi, aile ve iş hayatı arasında parçalanmış görevlerini eksiksiz yerine getirebilmesi için uygun çalışma ve yaşam şartları oluşturulmalı, bu konuda kadınlar teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Kadınsız verilen mücadele amacına ulaşmaz” dedi.
YENİ İŞ OLANAKLARI OLUŞTURULMALI
“Kadın ile yoksulluk kavramları birlikte anılmaktadır” diyen Öçal, şu şekilde konuştu: “Kadınların yoksulluk riski altında olduğu kesindir. Düşük ücretle çalışan bakıcılar, yalnız ebeveynler gibi örneklerde çoğunluğu kadınlar teşkil etmektedir. Gıda, konut, istihdam, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi başlıca gereksinimlere erişimde kadınlar, toplumun diğer kesimlerine kıyasla daha olumsuz koşullara sahiptir. Kadınları yoksulluktan kurtarmanın en etkili yolu, yeni iş olanakları oluşturmaktır. Aşırı yoksulluk içinde yaşayan kadınlara özel bir özen gösterilmelidir. Sosyo-ekonomik politikalara kadın-erkek bakışı daha çok dahil edilmeli, kadınların gelir arttırıcı işlere erişimleri kolaylaştırılmalı, medeni ve politik haklarını tam olarak kullanmalarına olanak sağlanmalıdır. Habil ve Kabil ile başlayan savaşta her geçen gün kin, kan, öfke gözyaşı arttı. Bu savaşların mağdurları her zaman kadın ve çocuklar oldu. Savaşlar, içinde bulunduğumuz coğrafyanın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Okyanus ötesinden ya da kutuplardan gelip orta doğuyu savaş alanına çeviren dünya vahşileri ve işgalcilerinin bu fiiline ‘dur’ diyecek biz kadınlarız. Savaşsız bir günün geçmediği günümüzde savaşı olağan karşılar hale geldik. Suriye ‘de, Mısır’da Filistin’de, Doğu Türkistan'da Myanmar’da, Irak’ta, Bosna Hersek’te yaşanan aynı istenmeyen manzaralar. Ne yazık ki; insan hakları savunucusu olduğunu iddia eden Avrupa ülkeleri ve BM, söz konusu Müslümanlar olduğu zaman bu insanlık dışı duruma her zaman ki gibi sessiz kalmakta üzerine düşeni yapmamaktadır.”
ZULMÜN SON BULMASI İÇİN BİRLİKTE MÜCADELE ETMELİYİZ
Dünya kamuoyuna zulmün son bulması için çağrı yapan Öçal, “Bizim çağrımız nettir; 'Emperyalistler ve diktatörler eliyle kadınların özgürlükleri kafes altına alınmıştır. En temel insan hakkı 'yaşam hakkı'dır. Ancak Ortadoğu'da savaş baronlarının sistematik yok etme operasyonları altında kadınların yaşam hakkı elinden alınmıştır. Birçoğu ise dul kalmış, çocukları katledilmiş, kendi öz yurtlarından sürgün edilmişlerdir. Bu tüm dünyanın ayıbıdır. Şimdi bu ayıptan kurtulmak için hep birlikte harekete geçme vaktidir. Bu zulmün son bulması için birlikte direnmeli, birlikte yol almalı, iyiliğin yer yüzünde hakim kılınması için birlikte mücadele etmeliyiz. Savaş mağduru kadınların yaşadıkları dramlar hepimizin yüreğini sızlatmaktadır. Bu kadınlar gerek ülkelerinde gerekse sığınmacı olarak gittikleri ülkelerde şiddete, istismara, taciz ve tecavüze maruz kalmaktadır. Bugün de ülkemize sığınan binlerce Suriyeli savaş mağduru kadın, gerek illegal yapıların gerekse art niyetli kişilerin ellerine düşerek istismar edilme tehlikesi ile karşı karşıyadırlar. Bu tür risklere karşı devletimizin duyarlılığı kadar, konuyla ilgili kamu kurumları, STK’lar, medya başta olmak üzere toplumun bütün katmanlarını da duyarlı olmaya çağırıyorum. Bu konuda gerekli tedbirler mağduriyetler ortaya çıkmadan alınmalıdır. Özellikle medeniyet, kültür ve inanç değerlerimize uygun düşmeyecek davranışlara yönelik olarak ülkemizdeki Ensar konumunda olan bizlerin sorumluluk alması gerekmektedir” dedi.
MUHACİR KADIN OLMADA FARKINDALIK OLUŞTURMALIYIZ
Ülkemiz de mülteci- ilticacı kavramları ile adlandırdığımız çok sayıda sığınmacı olduğunu vurgulayan Öçal, “Oysaki bizim inancımızda bu kardeşlerimiz muhacirdir, hicret etmiştir. Geçmişten gelen misyonumuzla bu kardeşlerimize sahip çıkmalı muhacir kadın olma kavramı konusunda farkındalık oluşturmalıyız. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü, kadınların sorunlarına odaklanma açısından bir fırsat olarak görürken, kadınları ve sorunlarını adeta bir güne hapseden anlayışı da doğru bulmadığımızı belirtiyor; başta kadın çalışanlar olmak üzere bütün kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü, sorunlarının çözümüne vesile olması temennisiyle kutluyoruz” dedi.