1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı’nda Memur-Sen ve Hak-iş birlikteliğinde düzenlenen kutlama Şanlıurfa’da gerçekleştirildi. Türkiye’nin dört bir yanından gelen işçiler ve kamu görevlileri, omuz omuza vererek güvenceli istihdam, insan onuruna yakışır ücret, vergi yükünün azaltılması mesajı verdi.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı’nı Anadolu’nun her alanında kutlanabileceği misyonu ile yola çıkan Memur-Sen ve Hak-İş’in bu yıl ortak adresi Şanlıurfa oldu. Memur-Sen Kurucu Genel Başkanı Mehmet Akif İnan’ın şehri Şanlıurfa’da düzenlenen 1 Mayıs kutlamasında çevre illerden ve Türkiye’nin dört bir yanından işçi ve kamu görevlileri biraraya geldi
On binlerce Memur-Sen ve Hak-İş üyesinin doldurduğu alanda gerçekleştirilen programa Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, Şanlıurfa Milletvekili Halil Özcan, Hak-İş Onursal Genel Başkanı Salim Uslu katıldı.
Emekçilerin iki güçlü temsilcisinin düzenlediği ortak programda üretim, kadrolu istihdam, saygın iş, eşit işe eşit ücret, vergi yükünün azaltılması, işsizliğe karşı mücadele mesajları verildi.
Yalçın: 1 Mayıs, Kirli Dünya Düzenine İsyan Günüdür
Alanı dolduran binlerce emekçiye hitap eden Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Ali Yalçın, “1 Mayıs Birlik, Kardeşlik ve Mücadele Bayramında; emek, barış, adalet için alanları dolduran, çağın erdemlileri olarak zorbalara adalet ve özgürlük mesajı veren, emeğin değerini, kapitalist zorbalara haykıran, insanlığın umudu; cesaretin, direnişin, alın terinin temsilcilerini selamlıyorum” diyerek sözlerine başladı.
Daha önce Anadolu’nun farklı illerinde yapılan 1 Mayıs kutlamalarını hatırlatan Yalçın, bu yıl Nemrud’a karşı İbrahim’i mücadelenin mekanı olan Şanlıurfa’nın bugün kapitalist nemrutluğa karşı emeğin İbrahimlerinin şehri olduğunu söyledi.
Şanlıurfa’nın Emperyalizme, siyonizme karşı en güçlü direniş hatlarından birisi olduğunu belirten Yalçın, Siyonist stratejinin ürettiği Büyük İsrail projesinin hedeflerinden birinin de bu topraklar olduğunu belirtti.
Bölgede ve sınır ötesinde yaşananlara da dikkat çeken Yalçın, “Emperyalizme karşı dimdik ayakta duran bu toprakların insanlarına diz çöktüremeyecekler. Başta İslam dünyası olmak üzere dünyanın birçok yerinden emperyalizmin oluşturduğu çok yönlü stratejiler bir bir devreye sokularak insanlık yok ediliyor, insanlar yerlerinden yurtlarından sürülüyor. Başta Afganistan, Irak, Yemen, Myanmar, Suriye ve Doğu Türkistan olmak üzere ümmet coğrafyası emperyalizmin ürettiği stratejilerin sıcak noktaları... Sınırımızın güneyinde Suriye’de son 10 yılda yaşananlar, her ne kadar iç çatışma dense de, kapitalist emperyalistlerin stratejilerinin bir sonucu... Terör örgütleri, bu stratejilerin lejyonerleridir. Coğrafyamızda yaşananların kökenine inip, çok yönlü bu stratejinin nerede pişirildiğine iyi bakmak zorundayız... Bakınız, şimdi İran’a yönelik bir strateji devreye sokuldu. 10 bin kilometre öteden bir karar alınıyor ve bölge ülkelerinin buna uyması isteniyor” ifadelerini kullandı.
İnsanı İnsan Yapan Emeğin Savunucusuyuz
Hak-İş ile birlikte, emeğin soylu direnişini haykırmak, kaos üreten küresel kapitalizme karşı ses yükseltmek ve ‘adil bir dünya mümkündür’ sözünü deklare etmek için Şanlıurfa’da olduklarını vurgulayan Yalçın, “Egemenlerin köhnemiş teorilerine karşı, ‘üretimin öznesi emek, insanın ihyası ve inşasıdır’ sözünü yükseltmek için buradayız” ifadelerini kullandı.
“Emeğin merkeze alındığı adil bir dünya mümkündür” diyen Yalçın, akıl ve alın terini aziz bilen emek örgütleri olarak kaos ve savaş stratejilerine karşı, üretimin öznesi emeğin sözünü yükselterek, bütün insanlığın özgürlüğünü ve barışını savunduklarını söyledi.
“İnsanlık özgürlükle kucaklaşana kadar susmayacağız” diyen Yalçın “Dünya barış ve huzura kavuşana kadar durmayacağız. Çünkü biz insanlığız. Çünkü biz, insanı insan yapan emeğin savunucularıyız. Yılmayacağız, usanmayacağız, ötekisi olmayan ‘adil bir dünya’ kurulana kadar çalışacağız” şeklinde konuştu.
Emek Kesimi Sesini Her Zamankinden Fazla Yükseltmeli
Konuşmasında ayrıca dünyadaki gelir adaletsizliğine vurgu yapan Yalçın, 26 kişinin servetinin dünya nüfusunun en yoksulunu oluşturan dünyanın yarısının servetine eşit olduğuna dikkat çekti. Öte yandan 2018 yılında en zenginlerin servetlerini günde 2.5 milyar dolar arttırdığını belirten Yalçın, “İşte böyle bir zeminde emek kesimi bugünkü şiddete, savaşa, teröre karşı bütün dünya sathında inisiyatif almalı ve köhne dünya düzenine karşı sesini ve sözünü her zamankinden fazla yükseltmeli” şeklinde konuştu.
Sorunu çözmek için değil sorunu gizlemek için örgütlenmiş kurumların sömürü düzeninin sebep olduğu bugünkü savaşı, şiddeti, terörü çözmeyeceğini ifade eden Yalçın, İnsanın, emeğini sömüren, insanı ve emeğini çıkara tahvil eden bir anlayışın ürettiği sorunların, yine bu anlayış çerçevesinde örgütlenmiş kurumlar tarafından çözüleceğine inanmamızı bizden kimse beklemesin. Öyleyse ‘Dünya beşten büyüktür’ iradesine sahip çıkıyoruz. Sadece sahip çıkmakla kalmıyoruz, ‘Dünya beşten, emek sermayeden büyüktür’ diyerek bu sistemi kuran gizli özneyi deşifre ediyoruz” diye konuştu.
Sorunun Kaynağı Sömürü Düzenidir
Sorunun kaynağı Tekelci Finans kapitali besleyen sömürü düzeni olduğunu belirten Yalçın, geçtiğimiz yıl ILO konferansında ve geçtiğimiz günlerde Memur-Sen öncülüğünde düzenlenen İşin Geleceği Konferansında bu düzenin çarpıklığını dile getirdiklerini söyledi. Yalçın, “Bölgemizdeki strateji, 100 yıl önce devreye sokuldu. Birçok insan gündelik gelişmelere takılıp kaldığı için bu stratejiyi göremiyor. Filistin’in tedrici işgaliyle başlayan emperyalist, Siyonist strateji, Golan tepeleri ile başka bir aşamaya geldi. 10 yıldır süren savaş nedeniyle Suriye’den milyonlarca insanın göç etmesinin asıl sebebi budur. Coğrafyamız yeniden dizayn ediliyor ve mazlumlar, mağdurlar sığınacak liman olarak ülkemizi görüyor ve bu topraklara geliyor. Tüm Türkiye’de dört milyona yakın muhacir kardeşimiz var. Yanı başımızdaki ateşin sıcaklığını en fazla sizler hissediyorsunuz. Onun için bu sömürü düzenine karşı en güçlü ses, Türkiye’nin siyasetinden, emek örgütlerinden yükselmektedir. Yükselmelidir de. Dünyanın birçok bölgesinde mücadele veren emek örgütlerinin gözü, kulağı, aklı Türkiye’den yükselecek sestedir” diye konuştu.
Biz Sesini ve Sözünü Yükselten Bir Emek Örgütüyüz
Türkiye’de 1 Mayıs’ın yıllarca şiddetle anılır ola geldiğini belirten Genel Başkan Ali Yalçın, “Bunun en büyük sebebi sendikayı soğuk savaş artığı ideolojilerine kılıf olarak kullananlardır. Biz emek diyoruz, hizmet diyoruz. Biz, kamu görevlisiyle, kol işçisiyle emekçinin haklarının geliştirildiği hukukunun korunduğu örgütlü güç olan sendikayı, yerli yerine koyuyoruz. Sermaye karşıtıyız diyerek sermayeye hizmet etmemiş olmuyorsunuz. Biz karşıt değil, sesini ve sözünü yükselten, yani karşı çıktığımız sisteme, politikalara karşı öneri de sunan bir emek örgütüyüz” ifadelerini kullandı.
“Biz yansın yıkılsın demiyoruz, biz insan diyoruz, emek diyoruz, hak ve özgürlük diyoruz. Bizler sadece kahrolsun deyip kenara çekilmiyoruz, cari sistemi eleştirmekle birlikte sistem içinde de olsa emeğin ve emekçinin haklarının genişletilmesi için çalışıyoruz” diyen Yalçın, Memur-Sen olarak farklarının da bu olduğunu ifade etti.
Yarını kurmak için bu mottoyu kuşandıklarını anlatan Yalçın, bu yüzden emek mücadelelerini her merhalede daha yukarılara taşımanın gayreti içinde olduklarını deklare etti.
Geçtiğimiz günde Bolu’da işinden atılan emekçilere destek ziyareti gerçekleştirdiğini kaydeden Yalçın, “Buradan siyasilere CHP'li Bolu ve Ceyhan Belediyelerine sesleniyorum. Seçim öncesi sözünüzü kayıt altına aldığınız Noter'i de,seçim sonrası milleti de yanıltınız. Kutsal Kitabı öpmek değil Sn.Tanju Özcan, Kutsal Kitaba uymak önemli. Reklam yüzünüzle gerçek yüzünüz aynı olsun.Özünüzle sözünüz aynı olsun” ifadelerini kullandı.
Yalçın konuşmasında Memur-Sen’in sendikal mücadele seyrini değiştirdiğini söyleyerek, sendikacılığı insan için, emek için, daha insanca yaşamak, refahı hakça paylaşmak, insanlığın felahına katkı sunmak için yaptıklarını kaydetti.
Biz Aynı Zamanda Ülkemizi Büyütmeyi, Milletimizin İradesini Korumayı da Sorumluluğumuz Olarak Görüyoruz
Önümüzdeki Ağustos ayında gerçekleşecek toplu sözleşme sürecinden de bahseden Yalçın, “Ben bu vesileyle kanun hakkında uyarılarımı buradan tekrar etmek istiyorum: Ülkemizin daha fazlası için çalışmaya, daha büyük, daha güçlü ve gerçekten Yeni Türkiye olması için fikirde, fiilde ve hedefte ortaklaşmaya ihtiyaç var. Sendikal alanda da daha iyisi, daha doğrusu ve daha adili için 4688 sayılı Kanunun değişmesine, doğru hükümler içermesine ihtiyaç var. Masada, hem temsilde hem pazarlık sürecinde hem de taraflar arasında adalet sağlanmalı. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun yapısı, işverenin hakim olmasına değil Kurulun gerçekten hakem olmasına göre şekillenmeli Evrensel ilkelere ve sendikal hakların gereklerine uygun kurallar olmalı ve toplu sözleşmenin kapsamı geniş tutulmalı emeğe değer vermede hassasiyet, yetkili sendika sıfatına ve yetkili sendika üyesi olma vasfına kıymet verilmeli. Toplu Sözleşme ikramiyesinde artırımlı ödenmesi, yetkili sendikaya dayanışma aidatı verilmesi gündeme alınmalı, yasaya konulmalı. Eğer bunları gerçekleştirebilirsek, sendikal zemini ve dolayısıyla demokrasimizi başka bir faza taşımış oluruz. Çünkü biz, sadece sendikalarımızı ve konfederasyonumuzu büyütmeyi ve zirvede tutmayı değil, ülkemizi büyütmeyi, milletimizin iradesini korumayı da sorumluluklarımız arasında görüyoruz” diye konuştu.
3600 Ek Göstergede Kapsam Genişlemeli
Beklentilerinin bütçe imkanları ve disiplinini mazeret olarak göstermeyen; Enflasyon yükselir tasasını masaya yansıtmayan aksine milletin kasasını millete hizmet için ter döken kamu görevlilerine açan; Ve hakları kadar maaş zammını bordrolara yansıtan bir Kamu İşvereni iradesinin masaya değer, önem vermesi olduğunu söyleyen Yalçın, “Kamu görevlileri açısından önemli olan bir diğer konu 3600 ek gösterge...3600 ek göstergeye Cumhurbaşkanımız tarafından ortaya konan vaadi hem destekliyor hem de yetersiz buluyoruz. Bazı meslek gruplarının hiç olmaması, bazılarının ise sınırlı sayıda olmasının anlamsız olduğu gibi etsiz olarak da görüyoruz. Ek gösterge konusunda kapsam genişlemeli ve 3600'ün kapsamı bir an önce netleşmeli, Diğer unvan ve kadrolarda görev yapanlar da ek gösterge düzenlemesine dahil edilmeli. Yardımcı hizmetler sınıfı kaldırılarak GİH sınıfına alınmalı ve ek gösterge kapsamına dahil edilmeli” dedi.
Sözleşmeli personel istihdamına dair de Yalçın, sözleşmeli personele yaşatılan ailesi ve çocuklarından ayrı kalma dramının da Yeni Türkiye’ye yakışmadığının altını çizerek, sözleşmeli personelin aynı işi yapan kadrolulardan daha düşük maaş alması da daha yüksek sosyal güvenlik primi ödemek zorunda kalması da ne Güçlü ne de Adil Türkiye, iradesine yakışmadığını kaydetti.
Yalçın, “Sözleşmeli personel statüsü kaldırılarak bütün kamu görevlilerinin kadrolu olması sağlanmalı, anne- babalar çocuklarının ve eşlerinin yanına yollanmalı” ifadelerini kullandı.
Yalçın Beklentileri Yineledi
Yalçın sözlerini şu şekilde noktaladı: “Bütün bunlara ek olarak; Kamu görevlilerinin bütçeden aldığı pay artmalı ve işe alımda haksızlıklara yol açan mülakat sistemi gözden geçirilmeli. Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları tüm kurumlarda açılmalı. KİT’lerde de sicil uygulamasına son verilmeli; bir defaya mahsus olmak üzere başarı ücreti oranı olan %8 temel ücrete eklenmeli. Emekliye ayrılan kamu görevlileri, Aile Yardımı Ödeneği almaya devam etmeli. Gelir Vergisinde Oran %15’de sabitlenmeli. Kamu görevlilerine, emeklilerde olduğu gibi Dini Bayram İkramiyesi verilmeli. Harcırahlar, günün şartlarına göre belirlenmeli. İzinler iş günü esasına göre verilmeli. Kamu personel sisteminde sıkıntı olan performans, rotasyon gibi uygulamalara son verilmeli. Mazerete dayalı tayin talepleri öncelikli olarak değerlendirilmeli. İnsanlar eşi ile işi arasında tercihe zorlanmamalı. Devlet memurlarının siyaset ve grev hakları tanınmalı. Bu ve benzeri birçok beklentimizin hayata geçmesi için ülkemizin önünde istikrarla yürüyeceği 4.5 yıl var. Ülkede yönetsel istikrar olsun ve ekonomi de, payımıza düşen de büyüsün dedik. Şimdi ekonomiyi orta gelir tuzağından kurtarma, kamu görevlilerinin, emekçilerin mali kayıplarını onarma zamanı.