Ülkemizin egemenlik haklarını ihlal, toplumsal değerleri imha etmeye ayarlı hiçbir platform “ifade özgürlüğü” üzerinden akredite edilmez.
Çok değil birkaç on yıl öncesine kadar çizilen gelecek simülasyonlarda doğru bilgiye erişimin yarının en büyük sorunlarından biri olacağı öngörülüyordu. Bu konuda teorik olarak serdedilen düşüncülerin en kritik noktası düşünce özgürlüğünün yalan bilginin dolaşımına koruyucu kalkan olma riski ve ulus devletlerin bu dezenformasyona engel olmak maksadıyla uygulayacakları tedbirlere ilişkin yaklaşımlardı. Bu durum çok daha önceleri teorik olarak tartışılırken son birkaç yılda neredeyse tüm devletler için önemli bir sorun haline gelmeye başladı. ABD seçimlerinde yapay zeka ile seçmenin manipüle edilmesinden tutun da birçok platform üzerinden yapılan kayıt dışı ticaret, vergi kaçırılması, çocuk istismarı, terör propagandası gibi konular günümüzde devletlerin önlem alırken yoğun olarak da eleştiri aldıkları konular olmaya devam etmektedir. ABD senatosu tarafından onaylanan yasa ile 170 milyon kullanıcısı olan TikTok’un yasaklanması şirket tarafından ABD halkının ifade özgürlüğüne olağanüstü bir saldırı olarak nitelendirilirken, Senato, Amerikalı kullanıcılara ait kişisel verilerin Çin hükümetinin eline geçmesi ya da propaganda için kullanılması riskine dikkat çekmiştir.
Son günlerde ülkemizde de konu özellikle İnstagram’a erişim engelinin getirilmesi üzerine tartışılmaktadır. 57 milyon İnstagram kullanıcısı ile dünyada ilk 5 ülke arasında yer Türkiye’deki tartışma diğer ülkelerdekinden farklı olarak bir toplumsal kutuplaşma aracı haline gelmekte, dahası siyasi bagajların ağırlığı ile oldukça manipülatif bir seviyede ilerlemektedir. Konu, kimi çevrelerce sansür kavramı üzerinden siyasi otoriterleşmenin bir sembolü olarak ele alınmakta, bu yaklaşımla bu platformların genel olarak tüm dünyada tartışılan yönleri görünmez kılınmakta, el çabukluğu ile geçmişte yapılan erişim engelleri örnek gösterilerek gelecek için bir despotik distopya kurgusu inşa edilmeye çalışılmaktadır. Bu şark kurnazlarına göre, çocuk istismarı ve ahlaksızlığı yayan Roblox çocukların saklambaç oynayıp pizza dağıttığı masum bir oyun; çocukları pedogojik olarak alt üst edecek gayrı ahlaki içeriklerin üretildiği Wattpad çocukları okumaya yazmaya teşvik eden bir platfrorm; İnstagram, Facebook, Twitter gibi platformlar ise ifade özgürlüğünün olmazsa olmazıdır.
Kötülüğün, artık toplumsal olarak duyarlılık geliştirilmeyecek şekilde yaygınlaşarak sıradanlaşmasıyla hakikat ters yüz olmakta, sui misal emsale dönüşmeye başlamaktadır. Devletler gerekli önlemleri almadıkça, sivil toplum bu alandaki manipülatif yaklaşımlara tepki koymadıkça bu dev sermayeli tekelleşmiş sosyal medya platformları sadece doğru bilgiye erişimi engellemekle kalmayacak, dahası ülkemizin egemenlik haklarını da ihlal etmeye sosyolojik zemin bulacaklardır. Bu bağlamda sivil topluma ve toplumun aydınlarına düşen görev bu platformları yüceltmek, konuya ideolojik körlükle bakmak yerine aklıselimle yaklaşmaktır. Gazze’deki katliama gözlerini ısrarla kapatanlar, Hamas’a olan kinlerini bir kenara koyabilseler bu platformun kirli sicilini, yayın politikalarının korkunç sonuçlarını göreceklerdir. Neler yok ki bu suç yuvasında: İntihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, müstehcenlik ve fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkân sağlama gibi işlenen katalog suçların yanında, soykırım ve savaş suçları ile insanlığa karşı işlenen suçların övüldüğü ve desteklendiği, terör örgütü propagandasının yapıldığı, nefret suçunun işlendiği, özel hayatın gizliliği ile kişisel verilerin ve kişilik haklarının ihlal edildiği, dijital hırsızlık ve dolandırıcılığın yapıldığı, hakaret suçlarının sınırsız işlendiği, uyuşturucu maddenin teşvik edildiği, sahte ürün satışlarının yapıldığı, kara paranın aklandığı, kayıt dışı ticari faaliyetlerin yapıldığı ve vergi kaçırıldığı bir yapıdan bahsediyoruz.
Dahası İnstagram, Gazze’de uygulanan soykırımı örtmekte, Hamas lideri İsmail Heniye’nin kalleşçe katledilmesine tepki ve taziyelere algoritmayla adeta susturucu takmaktadır. Ülkemiz adına üzücü olan ise bazı kesimlerin apaçık olarak soykırımı destekleyen İnstagram’ı siyasi bir malzemeye çevirerek vicdani yaklaşımdan uzaklaşmalarıdır. Soykırıma karşı toplumların vicdanında evrensel düzeyde tepki yükselirken, tarihin doğru tarafında yer almak, insanca zulmü haykırmak yerine “ama Hamas”, “ama Haniye” cümlelerine başlayanların; İnstagram üzerinden hak, hukuk, özgürlük, adalet naraları atması rafine bir tutarsızlık, bilinçli bir kötülüktür.
Muhal bir “sınırsız özgürlük” tahayyülü üzerinden toplumun temel değer yargılarını, ahlaki dokusunu çürüten, devletlerin egemenlik haklarını ihlal eden mecraların engellenmesi sansür olarak adlandırılamaz. Zira ifade özgürlüğünün sınırlarını bir avuç lümpen sözde yarı aydının dünya görüşleri değil toplumsal değerler ve toplumun iradesi ile mündemiç hukuk belirler. Ülkemizin egemenlik haklarını ihlal, toplumsal değerleri imha etmeye ayarlı hiçbir uygulama, platform, mecra “ifade özgürlüğü” üzerinden akredite edilmeye çalışılmamalıdır. İnstagram’ın ve erişim engeli getirilen diğer platformların hukuka uyması, toplumsal ahlaki hassasiyetleri gözeten bir politika benimsemesi durumunda bu platform elbette açılmalı, aksi durumda devlet nesli, akıl sağlığını, toplumsal yapıyı korumaya yönelik her türlü tedbiri almaya devam etmelidir.