Her bir kelimesi, işgalcilere karşı destansı direnişi ifade eden İstiklal Marşı, 95 yıl önce, bugün, TBMM’de görülmemiş bir ilgiyle kabul edilmiştir. 12 Mart 1921, milletimizin İstiklal Marşı ile bütün emperyalistlere muhtıra verdiği tarih; silah üstünlüklerine ve kalabalık ordularına güvenerek milletimizi dize getirecekleri yanılgısı içinde olan işgalci devletlere bir meydan okumadır.
İstiklal Marşı, bu milletin, tam manasıyla, kusursuz bir varoluş manifestosu; evrensel bir istiklal, özgürlük, direniş bildirisidir. İstiklal Marşı, inancın, azmin yenilmezliğinin açık beyanıdır. Milletçe Ruhumuzu coşkun, heyecanlı bir dille ortaya koyan İstiklal Marşımız, akidevî, tarihî bağlantıları, tüm karakter ve değerleriyle millet benliğimizi yenilemiş, yeniden inşa etmiştir.
‘En kesif orduların dördü beşi’ ile yüklendiği Osmanlı’nın o karanlık, o umutsuz çözülme sürecinde milletimiz, peş peşe toprak kayıplarıyla birlikte bitmez tükenmez acılar, ızdıraplar yaşamıştır. Korkunun, çare ve çıkış arayışlarını iyice azalttığı bir sırada, milletin ruhunda harekete geçen varoluş kararlılığı adına Mehmet Akif, ‘Korkma!’ diye haykırarak büyük bir cesareti alevlendirmiş, İstiklal Marşı Meclis’te okunurken daha ilk kelimesinde bir alkış tufanı ile karşılık bulmuştur: ‘Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak/Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.’
İstiklal Marşı, milletimizin emperyalizme, sömürüye, zulme, işgale asla teslim olmayacağının en yüksek iman seviyesinde ifadesi ve ilanıdır. İşte bu yıkıntı, bu altüst oluş anında, bütün bir milletin kalbini kalbinde, bütün bir âlem-i İslâm’ın ruhunu ruhunda taşıyan tepeden tırnağa bu toprağın sesi, bu kültürün nefesi, onurlu, namuslu, aslının, asaletinin, aidiyetinin bilincinde, tek başına neredeyse milletin makûs tarihini ve talihini titretip dirilten haykırışın sahibi Mehmet Akif’tir. Akif’in millet varlığıyla, millî değerlerle derinlemesine ve ayrışmasız bütünlüğünü en iyi İstiklal Marşı’nda buluruz. Mehmet Akif gibi onurlu, namuslu aydınlar bu kuşatılmışlığa karşı dinin ve milletin sadece gür sesi değil, harekete geçen direniş gücü ve öncüleri olmuşlardır. Mehmet Akif, bu tarihin yetiştirdiği müstesna bir kişilik, bu toprakların öz evladı, zifiri karanlıkta parlayan bir meşaledir.
O’nun şahsında hakikatin ışığı şimdi her birimizin gönlünü ve kalbini aydınlatmaktadır. Çünkü o moda ideolojilerin rüzgârına kapılmadan, zor da olsa milletin derin ruhu ve aklıyla bütünleşmenin kavgasını vererek var olma yolunu seçmiştir. İhanetleri karşılığı debdebe içinde yaşayanlar, milletin hafızasında bir ‘an’lık hatırlanmayı bile hak etmeksizin silinip giderken, Akif, özellikle yeni genç kuşağın bugününü ve yarınını inşa ve irşat edecek bir öncü olarak kalbimizde, idealimizde yaşamaktadır.
Tarihi ve kültürel değerlerimizle buluşmayı önemseyen Kültür Memur-Sen olarak, bu yıl, İstiklal Marşı’nın kabulünün 95. yılında, Mehmet Akif Ersoy’u, düzenlediğimiz uluslararası bir sempozyumla ata toprağı Arnavutluk’ta anıyoruz. Akif, savunduğu tevhidî düşünce ile her türlü etnik taassubu aşmış gerçek bir mütefekkir olarak bütün kardeş toplumların üzerinde birleşecekleri ortak bir değer ve şahsiyettir. Bu ortak değerin zamanları aşan aydınlatıcı kılavuzluğunda, “Allah bir daha yazdırmasın” diyerek hatırlattığı tarihin çetin süreçlerini İstiklal Marşı’ndaki millî şuuru yitirmeksizin ve sürekli muhafaza ederek bugünlerin ve yarınların özgür, müreffeh Türkiyesi’ni hep birlikte inşa etmeliyiz.
“Doğacaktır sana va’dettiği günler hakk’ın…/ Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”
İstiklal Marşı’nın TBMM’de millî marş olarak kabul edilişinin 95. yılında Cenab-ı Hakk’tan, milletimizi İstiklal Marşı’nın yazıldığı kaotik ortamlara sokmaya çabalayanlara fırsat vermemesini niyaz ediyor, bütün Milli Mücadele şehitlerimizi ve İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u rahmet ve minnetle anıyoruz.