2018-2019 yıllarını kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşmenin maaş ve ücretlere yapılacak zamlara ilişkin hükmünde, ilgili yılların altı aylık dönemleri için yapılan maaş/ücret artışının aynı dönemdeki enflasyon oranının altında kalması halinde takip eden altı aylık dönem için yapılacak artışa aradaki fark kadar enflasyon zammının yansıtılacağı hükümlerine yer verilmişti.
4. Dönem Toplu Sözleşmenin ikinci yılının ikinci altı aylık döneminin başladığı Temmuz ayı itibariyle kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerinde toplu sözleşme hükmü gereği yüzde 5 oranında artış yapılacak. Bugün açıklanan 2019 Ocak-Haziran dönemini kapsayan ilk altı aylık dönemdeki toplam enflasyon oranının 5,01 olarak gerçekleşmesine bağlı olarak; 2019 Ocak-Haziran dönemi için maaş ve ücretlere yapılan yüzde 4’lük artışı enflasyonun geçmesi nedeniyle yüzde 1,01’lik artış yapılması zorunluluğu doğmuştur.
4. Dönem Toplu Sözleşmenin birinci yılının her iki altı aylık döneminde de kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine yapılan artışı enflasyonun geçmesi nedeniyle enflasyon farkı kaynaklı ilave artış yapılmış, hatta 2018 yılında enflasyon farkı kaynaklı artış normal artışın üzerinde gerçekleşmişti.
2018’de yaşanan bu durum 2019 yılının ilk altı aylık döneminde de gerçekleşmiş olup bu yönüyle Merkez Bankası’nın hazine-maliye bürokrasisinin, orta vadeli programın öngördüğü/hedeflediği enflasyon oranı ile gerçekleşen enflasyon oranı arasında olumsuz ve aleyhe sonuç oluşma durumu istikrarlı bir şekilde devam etmiştir.
Tahmin edilen/hedeflenen enflasyon oranları ile gerçekleşen enflasyon oranları arasında oluşan olumsuz fark tarihsel süreç itibariyle istikrarlı bir grafik oluşturmuş, konuyu takip eden yazılı-görsel-internet medyasında “kamu görevlileri ne kadar enflasyon farkı alacak” başlıklı haber içerikleri Nisan ayından itibaren Temmuz ayının başına kadar, ikinci altı aylık dönemde ise Ekim ayının başından takip eden Ocak ayının ilk haftasına kadar merakı artırmaya/gidermeye dönük bu türden haber içerikleri sürekli yer almaktadır.
Bu durumun ortaya çıkardığı sonuç şudur ki; altı aylık dönemlerin sonunda enflasyon farkı beklentisinin oluşması da, enflasyon farkı kaynaklı artış yapılması da istikrarlı bir rutine dönüşmüştür.
4. Dönem Toplu Sözleşeme sürecinde de kararlı bir şekilde dile getirdiğimiz “zammı masa belirlesin enflasyon canavarı vermesin” mottosuyla da afişe ettiğimiz durum bütün çıplaklığı ile yaşanmakta, ekonomi politiği ve psikolojisi anlamında kamu maliyesinin en çok ihtiyaç duyduğu istikrar-güven algısı enflasyon farkı ödenmesine ilişkin altı ayda bir tekrar eden seremoniye bağlı olarak darbe almaktadır.
Seçim süreçlerinin tamamlanması ve uluslararası alandaki ilişkiler üzerinden Türkiye’ye dönük finansal-mali operasyonların sonlanması, paketler ve teşvikler üzerinden piyasanın desteklenmesiyle ekonomide dengeleme çalışmalarına yönelik adımlar atılmıştır.
Fakat enflasyonu dizginleyemeyen ekonomi yönetimi bilmelidir ki; enflasyon karşısında ezilen kamu personeli fotoğrafı algısal düzeyde bile yok edilememiştir.
Son on yıllık hedeflenen/gerçekleşen enflasyon tablolarına bakarak enflasyon farkı vermeyi gerektirmeyecek düzeyde maaş ve ücret artışını artık Kamu İşveren Heyeti de kabul etmeli, enflasyon canavarı da, enflasyon farkı kulvarı da kamu görevlilerinin maaş ve bordrolarından uzak tutulmalıdır.
Bu itibarla 4. Dönem Toplu Sözleşmenin son altı aylık periyotunun başladığı Temmuz 2019 İtibariyle kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine yapılacak yüzde 5 sözleşme + yüzde 1,01 toplu sözleşmeye dayalı enflasyon farkı olmak üzere toplamda 6,01’lik ücret artışı oranının 1 Temmuz’dan geçerli olmak üzere uygulanacağı bilgisini kamuoyuyla paylaşıyoruz.
1 Ağustos’da fiilen başlayacak olan 5. Dönem Toplu Sözleşmelerinde Kamu İşveren Heyetinin toplu sözleşme masasına kamu görevlilerini mutlu edecek, enflasyon farkı uygulamasını gerektirmeyecek maaş ve ücretlerin, enflasyonu ezmesini temin edecek geçmiş dönem kayıplarının tazminini gerçekleştirecek ve güçlenen Türkiye’den ve büyüyen ekonomisinden kamu görevlilerine refah payı aktarılması hakkaniyetini tesis edecek rakamlarla, tutarlarla, oranlarla gelmesini, ürkek ve cimri değil cesur ve cömert olmasını bekliyoruz.
Sonuç itibariyle kamu görevlilerinden esirgenen refah payı, enflasyonu ezen maaş artışı sosyal bir maliyettir ve adalet açısından da insanı yaşatan devlet anlayışına uymayan bir garabettir. Çağrımız ve teklifimiz şudur; “Büyük Türkiye için birlikte çalışalım ve Türkiye’nin büyümesini adil paylaşalım”. Bunun ilk adımını ve kurallarını da 5. Dönem Toplu Sözleşme masasında atarak hayata geçirelim.