MİLLETİ TASFİYE, VESAYETİ TAKVİYEYİ AMAÇLAYAN 28 ŞUBAT DARBESİNİ UNUTMAYACAĞIZ!
Eklenme tarihi : 28.02.2020 09:30:47 - 1270 Okunma

Türkiye’de tarihe 28 Şubat postmodern darbesi olarak geçen 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararlı üzerinden 23 yıl geçti. Devletin silah kullanmadan ancak devletin bütün kurumlarını bir vesayet kurumuna dönüştürerek milletin üzerinden silindir gibi geçirdiği 28 Şubat darbesiyle milletin öz değerlerine, inançlarına, varlık ve hayatiyetine kast edilmek istendi. Milletin maşeri vicdanında telafisi imkânsız yaralar açıldı. Arkasında emperyalist odakların olduğunu gayet iyi bildiğimiz bu darbeyle vesayet sistemi güçlendirildi, hayatın her alanında önüne konulmuş engelleri aşmaya başlayan milli irade baskılandı. Darbeci zihniyet ve kadrolar, dini hayatı kamusal alandan kovmakla kalmadı, ülkeyi yağmacıların talanına, emperyalizmin sömürü araçlarına açtı.

Dönemin merkez medya kuruluşları, kurmaca irtica haberleriyle darbeye zemin, milleti darbenin gerekliliğine ikna için faaliyet yürütmüş,

Dönemin Yüksek Öğretim Kurumu ile Yüksek Yargı başkan ve mensupları yaptıkları açıklamalar ve programlarla darbe çağrısı yapmış,

Dönemin yargısı, siyasi kararlarla sivil toplum örgütlerini, dini camia ve cemiyetleri siyasi yargı kararlarıyla tasfiye etmiş,

Beşli çete olarak da adlandırılan dönemin bazı sözde sendika ve meslek odaları darbeye toplumsal taban ve destek üretme rolü üstlenmiş,

Dönemin egemen ekonomi çevreleri, yükselen Anadolu sermayesini tasfiye hareketinin parçası olmuş,

Dönemin silahlı bürokrasisi geniş çaplı fişleme, brifing, gözaltı, baskı ve tasfiye işlemlerini yürütmüştür. Bu süreçte yaklaşık 6 milyon insan fişlenmiştir.

28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu kararlarıyla kendini inkara zorlanan, istifa etmesi için cunta tarafından tehdit ve baskıya zorlanan Refah/Yol hükümeti istifa ettirilerek, millet iradesi tasfiye edilmiştir.

28 Şubat’ın cuntacı iradesi cuntayla uyumlu bir hükümet kurdurarak milleti topyekun tasfiye programını başlatmıştır.

Bu süreçte;

İnançlı ve değerlerine bağlı millet, devletten tasfiye edilerek, suçlu ve sakıncalı durumuna getirilmiştir.

Bu süreçte 21 vakıf irticai faaliyet yalanıyla kapatılıp mallarına el konulmuştur.

Binlerce kişi gözaltına alınmış, hapse atılmış, millete karşı geniş çaplı tedip ve tenkil hareketi içine girilmiştir.

Üniversitelerde, başta başörtülü kız öğrenciler olmak üzere, onlara destek veren, dini kimliği belirgin on binlerce öğrenci üniversitlerden atılmış, MİT 418 öğretim görevlisini irticacı olarak fişlemiş, birçok öğretim görevlisi baskılara uğramış, 139 yüksek öğretim kurumu personelinin görevine son verilmiştir. Okullarda cuntanın programı kesintisiz uygulanabilmesi için öğretmenlere baskı yapılmış, 4.625 milli eğitim bakanlığı personeli fişlenmiş, 33.271 öğretmen disiplin soruşturmasına uğramış, 11.890 öğretmen disiplin cezası almış, 11.000 öğretmen istifa ettirilmiş, 3.527 öğretmenin görevine son verilmiştir.

O dönemde 2639 kamu personeli MİT tarafından irticayla ilişki iddiasıyla fişlenmiştir. Devlet kurumlarında çalışan başörtülü kadın memurlar, tarihin en büyük ayrımcılık hareketine maruz kalmış, başlarını açmaya zorlanmış, açmayanların görevlerine son verilmiştir.

Yine o dönemde 1635 TSK personeli irtica suçlaması ile ihraç edilmiştir.

Üniversitelere başörtülü ve dindar öğrencilerin girmemesi için imam hatipli öğrencilere katsayı zulmü uygulanmış, imam hatip okullarının orta kısmı kapatılmış, imam hatip liseleri öğrencisizleştirilmiş, sınavlara başörtülü öğrenciler alınmamış, başvurularda başı açık fotoğraf zorunluluğu getirilmiştir.

Hayatın her alanından dini tasfiye etmek için bütün devlet kurumları seferber edilmiş, devlet kendi halkına karşı topyekun bir zulüm politikası uygulamıştır.

Bütün bunlar olurken, yönetimlerine emekli askerlerin getirildiği bankalardan 17.3 milyar dolar hortumlanarak milletin birikimi, ülkenin zenginliği yağmalanmıştır.

Bu süreçte darbenin neden olduğu ekonomik zarar 381 milyar dolardır.

Dönemin cuntacıları tarafından 1000 yıl süreceği beklenirken, 28 Şubat darbe düzeni, en fazla 10 yılda millet tarafından tasfiye edilip hak ettiği yere, tarihin çöp tenekesine atıldı. Millet, kamusal alan yalanıyla silinip atılmak istenen siyasi iradesini, iktisadi teşebbüslerini, dini hürriyetini yeninden tesis etti.

Darbenin askeri ayağı mahkeme salonunda, siyasi ayağı da sandıkta hesap verip bedelini ödedi. 28 Şubat’ın bürokraside, eğitimde, askeriyede, ekonomide ve siyasette kurduğu bütün düzen millet tarafından 10 yılda çökertildi. 28 Şubat uygulamaları bir bir ortadan kaldırıldı. Başörtüsü ve Kur’an kurslarına tam özgürlük geldi. Memur-Sen olarak topladığımız 12 milyon 300 bin imzadan sonra hükümet tarihin en ilkel yasağını ortadan kaldırdı. Devletin dini hayata karşı takındığı tahkir edici, dışlayıcı tavır yerini olması gerektiği tavra yani hürriyete ve hürmete bıraktı.

Her ne kadar gerek darbe sürecinde yer alan kadrolarla hesaplaşılmış gerekse de mağduriyetlerin giderilmesi bakımından çok büyük mesafeler kat edilmişse de yine de kanayan bir tek vicdanın, yükselen bir tek ahın, hesap vermemiş bir tek kişinin dahi kalmaması son derece önemlidir. Bu bakımdan, milletin iradesiyle tasfiye ettiği, teveccühünü esirgeyerek gayrımeşru saydığı 28 Şubat’ın sivil, akademik, medya, yargı ve siyasi ayağıyla yargı önünde de hesaplaşmanın gerekliliğine inanıyoruz. 28 Şubatçı zihniyet, kadro ve kurumlar eliyle darbe öncesi ve sonrasında üretilen ne kadar mağduriyet varsa giderilmesi, mağduriyeti giderilmemiş tek kişinin dahi kalmaması gerektiğini ifade ediyoruz.

Bu yönüyle;

O dönede siyasi/brifingli yargı kararlarıyla verilen mahkumiyetler yeniden gözden geçirilmeli, mağduriyetler sonlandırılmalıdır.

Okuma hakkı ellerinden alınmış, üniversiteyi zamanında bitirmesine engel olunduğu için bugün KPSS engeline takılarak mağduriyet yaşayan kişilerin mağduriyetlerine çözüm üretilmeli, talepleri dikkate alınmalıdır.

Yanı sıra o gün hangi alan olursa olsun mağduriyet yaşamış kişilerin sesine kulak verilmeli, mağduriyetler maddi ve manevi tazmin edilmelidir.

Biz üye sayısı 1 milyonu aşan büyük Memur-Sen ailesi olarak her zaman sivil iradeden, özgürlüklerden ve adaletten yana olduk. Bunun için 28 Şubatla hesaplaşmanın, yasakları kaldırmanın, özgürlük alanlarını genişletmenin mücadelesini verdik. Aynı azim ve kararlılıkla vesayete, darbeci zihniyete karşı verdiğimiz mücadeleyi, bu ülke aynı acıları bir daha yaşamasın diye kesintisiz sürdürdük, sürdürüyoruz. Vesayeti tasfiye etmekle yetinmedik, bir daha prangalarını bu milletin ayaklarına geçirmesin diye teyakkuz halinde kazanımları korumaya azmettik.

Her zaman söyledik, bir daha söylüyoruz: Bu ülkenin garantisi millettir. Millet kendi iradesine sahip çıkmayı, darbelere maruz kala kala öğrenmiş, 15 Temmuz’da meydanlara çıkarak ağır silahlara karşı çıplak elleriyle Türkiye’nin kesintisiz darbe düzenini sona erdirmiştir. Sırtını millete dayamayan, meşruiyetini milletten almayan hiçbir iradeyi meşru görmemiştir, görmeyecektir.

Bizler, milleti tasfiye, vesayeti takviye etmeyi amaçlayan bu darbeyi, arkasındaki güçleri, darbenin açtığı yaraları, ürettiği mağduriyetleri, karanlık ilişkilerini, arkasındaki ideolojik anlayışı, millet düşmanlığını unutmadığımız gibi, her zaman bu anlayışa ve sinsi işleyişe karşı teyakkuzda olunsun diye çocuklarımıza, gençlerimize ve gelecek nesillere de anlatacağız, unutturmayacağız.

KAHROLSUN İLKEL VESAYET DÜZENİ

YAŞASIN MİLLET İRADESİ

HABER 7 SON DAKİKA