Suruç, Adıyaman ve Ceylanpınar'da yaşanan terör saldırıları üzerine Memur-Sen 81 ilde basın açıklaması yaptı. Açıklamada yaşanan terör olayları kınandı, kamuoyu sağduyuya davet edildi.
İşte Memur-Sen İl Temsilcileri tarafından yapılan ortak basın açıklaması:
Türkiye’de huzur, sükun ve kardeşlik ikliminin hakim olmasından rahatsız olan odaklarca Suruç’ta gerçekleştirilen ve 32 insanımızın ölümüyle sonuçlanan terör saldırısını şiddetle kınıyoruz. İnsanlığa yönelik saldırıda hayatını kaybedenlere ve Adıyaman’da gerçekleşen çatışmada terör örgütü mensuplarınca şehit edilen Uzman Onbaşı Müsellim Ünal kardeşimize, Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde katledilen iki polisimize Allah’tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Tedavileri devam yaralı kardeşlerimize de acil şifalar temenni ediyoruz.
Güçlü Türkiye hedefi, her dönemde küresel güçleri ve onların yerli işbirlikçilerini rahatsız etmiştir. Bu rahatsızlık, terör eylemleri, provokasyon faaliyetleri ve sosyo-kültürel alana yönelik çatışma/kutuplaşma arayışları olarak tezahür ettirilmiştir. Çok uzak olmayan tarihlerde gerçekleşen Reyhanlı saldırısı, G. Antep patlaması, Gezi Olayları, 6-7 Ekim Olayları ile Diyarbakır Mitingine yönelik bombalı saldırı bu kapsamda ilk akla gelen girişimler olarak kaydedilmiştir.
Suruç’ta çoğunluğunu gençlerimizin oluşturduğu vatandaşlarımızın ölümüyle sonuçlanan terör saldırısı, bu olaylardan bağımsız değildir. Sözü edilen terör yapılanmaları ve faaliyetlerinin her birinin faili ya da sorumluları farklı olsa da, hedefi ortaktır. Hedef, bölgesinde huzuru, demokratik kültürü, kardeşlik ve birlik iklimiyle öne çıkan Türkiye’nin yolunu kesmek, Güçlü ve Büyük Türkiye yolculuğunu sona erdirmektir.
Suruç dahil olmak üzere terör olaylarına karşı milletçe verilecek en güzel cevap; birlik ruhu içerisinde, ortak akılla, aklı selime dayalı olarak teröre, terör örgütlerine, terörü besleyen ve yönlendiren kirli odaklara karşı yekvücut olduğumuzu göstermektir.
Türkiye, tarihi ve kültürel olarak bağlarının bulunduğu Ortadoğu’da yaşanan kırılma, çatışma, kamplaşma ve iç savaşların derinleşmesi ve sürmesi adına yürütülen faaliyetlerin içine çekilmek istenmektedir. Suruç’ta gerçekleşen terör saldırısıyla, hem iç hem de dış politika kapsamlı etkiler üretilmesi hedeflenmiştir.
Etnik kökene dayalı terör örgütü PKK ile din makyajlı terör örgütü IŞİD’in manivela olarak kullanılması suretiyle, Türkiye’yi içine alan bölgede terör ve çatışma odaklı bir iklim değişikliği planlayanların hevesleri kursağında kalacaktır.
İç politikaya bakan yönüyle Çözüm Süreci’ni, Türk-Kürt ve Alevi-Sünni kardeşliğini hedef alan saldırılar, dış politika yönüyle de Türkiye’yi bölgedeki gelişmelere karşı “seyirci olmaya” ve “taraf iradesinden vazgeçmeye” zorlamayı hedeflemektedir.
Çözüm Süreci ile birlikte sınırları içerisindeki terör sorununu büyük oranda çözen Türkiye, bölge ülkelerine, bölgenin yeraltı ve yer üstü kaynaklarına dair emperyalist/sömürü planları olan ülkelerin yer aldığı küresel oluşumların hesaplarını bozmuştur.
Dünyayı emperyalist hedeflerinin sahnesi, insanları da daha çok kazanma hırslarını tatmin edecek sömürü metası olarak görenler, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu’da yapay devletler ve cetvelle çizilmiş sınırlar ürettiler. Dünyanın yeni konsepti ve Türkiye’nin son dönemde ortaya koyduğu irade, bu devletlerin ve sınırların sömürü düzeni bağlamında işlevini yitirmesine neden olmuştur. Buna bağlı olarak, “kabile devletler” yerine “terör odaklı örgüt devletler” oluşturma konsepti devreye sokulmuştur.
Suriye’deki cani Baas Rejimi kaynaklı iç çatışmanın ürettiği otorite boşluğu üzerinden, bu konsept fiilen uygulamaya konulurken çatışmalar özellikle sınır çizgilerine yakın yerleşim alanlarında yoğunlaştırılmak suretiyle Türkiye’nin çatışmalarla ve çatışmanın tarafı olan örgütlerlerle sıcak temas kurması için manipülasyonlar ve provokasyonlar kurgulanmıştır. Bu çabalar boşa çıkarılınca bir diğer ifadeyle Türkiye sınırlarının ötesindeki çatışmaya dahil olmayınca, çatışmaların Türkiye içine çekilmesine dönük adımlar atılmaya başlanmıştır. Suruç’ta gerçekleştirilen terör eylemi, bu kapsamda bir adımdır. Bir yandan içeride terör üzerinden beslenen bir kutuplaşma/çatışma, diğer taraftan da terör örgütlerine yönelik güvenlik odaklı müdahale amacıyla Türkiye’nin bölgedeki çatışmaların aktif tarafı olması hedeflenmiştir.
Bu noktada; soğukkanlı değerlendirme, ortak akıl ve feraseti hakim kılmak suretiyle, millet olarak birlik ve kardeşlik içerisinde ülkemize ve geleceğimize yönelik oyunları bozma tutumumuzu kararlılıkla devam ettirmeliyiz.
Kobani’ye gitmek ve yaşanan acıları hafifletmek iradesini ortaya koyan ve ağırlıkla üniversiteli gençlerimizden oluşan sivil topluluğa yönelik Suruç’ta gerçekleştirilen saldırı; amasız, fakatsız, ancaksız insanlık dışı terör saldırısıdır. Bu saldırıyı gerçekleştirenler ise planları, gerekçeleri ne olursa olsun terörist, mensup oldukları yapılar terör örgütü, bu örgütlere arka çıkanlar, sessiz kalanlar, açıktan ya da gizli destek verenler ise terör destekçisidir.
Suruç’ta gerçekleştirilen terör saldırısıyla ölümle tanışanlar, bizim gençlerimiz, bizim insanımızdır. Millet olarak, acımız, yasımız ve teröre karşı tavrımız ortaktır. Acılarımızı yarıştırmayacağız, acılarımızı paylaşacağız, yasımızı birlikte tutacağız. Türkiye, milleti ve devletiyle acıları ortaklaştırma, kardeşlik ve birlik potasında birlikte yaşama tavrını ortaya koyacaktır. Çanakkale ruhunu bir kez daha tescilleyerek, Suruçta gerçekleştirilen terör saldırısı ve ölen insanlarımız üzerinden toplumsal gerginlik, ötekileştirme, çatışma ve kutuplaştırma söylemlerinin milletimizce boşa çıkarılacağına yürekten inanıyoruz.
Sivil toplum kuruluşları olarak; bütün vatandaşlarımızın huzurunun, yaşama haklarının ve güvenliklerinin teminat altına alınması için devletin ilgili birimlerinin azami gayret ve hassasiyet göstermelerini istiyoruz.
Suruç ve Adıyaman’da gerçekleşen terör eylemlerinin ve uzantısı terör faaliyetlerinin faillerinin, bu eylemlerin gerçekleştirilmesinde icrai ve ihmali eylemleriyle katkısı bulunanların belirlenerek bir an önce yargı önüne çıkarılmasını istiyoruz.
Acılarımızı ve yasımızı birlikte yaşama irademize zarar verici beyan ve yaklaşımlardan kaçınılmasını bekliyor, milletimizin birlik ve kardeşlik kararlılığının siyasi kulvarda da hakim olması gerektiğine inanıyoruz.
Milletimizi, siyasi partileri, siyasi liderleri, sivil toplum örgütlerini, sermaye ve medya kuruluşlarını, basireti hakim kılmaya, ferasetli davranmaya, akl-ı selim ve ortak akılla birlikte düşünmeye davet ediyoruz.
Bu ülkenin kardeşlik iklimine katkı sağlayan sağduyulu sivil toplum örgütleri olarak; teröre, terör örgütlerine ve terör olaylarına karşı ortak tavır sergilemeye devam edeceğiz. Türkiye’nin, milletimizin ve Müslüman coğrafyanın kandan, emperyalizmden, sömürüden, zulüm ve terörden arındırılması için dün olduğu gibi bugün de yarın da sorumluluk almaya hazırız.
Kamuoyuna saygı ile duyururuz.